Nasıl çok kitap okuyan, şairleri ezberleyen insanlar toplum tarafından entellektüel olarak anılıyorsa, bence bizim gibi tüm emeklerini uzak doğuya yönlendiren insanlar da bir o kadar entellektüel. (Tabi durumu sadece oppacılıkla sınırlandıran yada onları eleştirmenin dozunu kaçıran kimseleri katmıyorum hesaba. Onlar ayrı konular bundan.) Oranın edebi eserlerini okuyamıyor olabiliriz, ünlü yazarlarını düşünürlerini bilemiyor olabiliriz ama neden? Kaynak eksikliğinden. Avrupalı yazarlar kadar Asyalı yazarların eserleri çevriliyor mu? Kıyıda köşede kütüphanelerde kalmış bir kaç kitap haricinde gören oldu mu hiç?
Ama en değerli sinema filmlerini izleyebiliyoruz, yinede sadece kendi çabalarımızla. Nice Bolly filmi var bir şaheser. Kafayı kültürü olmayan, olanını da yitirmiş Amerikan filmleri ile bozanlar, o şaheserlere burun kıvırınca entelletüel oluyor da biz neden garip oluyoruz. Herkes İngilizce konuşurken "gerekli"; Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca öğrenirken, biliyorum derken "vay be" ama "Korece biliyoruz, Japonca öğreniyoruz, Hintçe anlıyoruz" diyince neden gözler "yok daha neler" diye alaycı.
"Bir Koreli görsen konuşabilirsin yani?" sorusuna, "Anlaşabileceğimi düşünüyorum" denilince, niye "tabi nasılsa görmeyeceğin için kolay kolay atıp tutarsın" bakışları ile karşılaşıyor insan.
"Konuş bakalım" diye ukala bir tavırla karşıma dikilenler ise ayrı bir olay. Sanki anlayacaksın ne diyorum. Hayır konuş deyince ne konuşacaksın, bir muhabbet dönmesi lazım ki konuşabilesin dimi? Tak diye konuş deyince insan ne söyleyeceğini afallıyor ki.
Hadi es kaza konuşsan da kimse dinlemez zaten. Herkes 2 saniye sonra ya telefonuna gömülür yada salak salak etrafına bakınır o ne giymiş, o ne sürmüş.... Sen konuş kendi kendine, sallayan yok. Oldu da biri iki saniyeden fazla dinledi, suratında garip bir buruşukluk, "Bu nasıl bir konuşma tarzıdır" ifadesiyle "Ne dedin şimdi sen?" sorusunu yapıştırır suratına. Anlamayacaksın işte, ne diye beni deniyorsun, yalan borcum mu var sana. Biliyorum diyorsam biliyorum işte. Ha şakır şakır konuşabiliyorum demiyorum ki zaten. Çat pat anlaşırım diyorum sadece, bu ne ısrar... Kıskanmak mı yoksa için için birşeyleri...
Şu bayramları oldum olsa sevmedim ben. Herkeste meraklı, iğleneyici bir yığın laf. Anladım ki bu hayatta başarılı olmakta batıyor insanların gözüne başarısız olmakta...
Yıllarca ben derslerimde çevremdeki yaşıtlarımda daha akıllı ve daha başarılıydım. Yalnızca Allah'tan gelen bir vergiydi bu ama bana hep bela oldu nedense. Oysaki bu dünyada, bu ülkede, bu şehirde hatta bizim mahallede bile benden daha akıllı insanlar vardır ama benim çevremdekiler benden daha az akıllıydı sanırım yada aptal ayağına yattıp başkasını suçlamak daha kolay, bilemeyeceğim. Tabi işin sonunda "K gizli gizli ders çalışıyor köpek gibi..." oldu akranlarımca. Halbuki defalarca çalışmadığımı, bir kez okuduğum söylesemde, şahit olsalar bile, en yakın arkadaşlarım bile inanmadı bana. İki laflarından biri "Sen çalışıyorsun ama" oldu hep. Ulan çalışmadım işte gördün, bütün gece seninle sohbet ettim. Vampir miyim ben gece uyumadan sınava gireyim. "Yok K çalıştı ama." "Ya çalışmadım diyorum." "Aman K çalışmadım der ama yüksek not alır hep zaten. İtiraf et, biliyoruz biz seni." Allah beni senden daha akıllı yarattıysa, bana senden daha çok yardım ediyorsa benim suçum ne arkadaşım. "Yok, kesin çalıştın sen..." Gel de boğma şimdi böylesini.
"Bak gördün mü K nasıl ders çalışmış, sen aptal çalışma emi çocuğum, kal sınıfta. Aferin kızım çalış sen, olma bunun gibi..." Ama ben... "Gördün mü uyuzu bunun yüzünden biz azar yiyoruz hıh..." "Çalışmadım diyorum ya..." "Tabi öyledir canım."
"Vay K okulun en çalışkan sınıfa konulmuş." "Yok ya bizim oğlan ondan daha çalışkan. Orada yalnışlık var." "Bizimkini niye almadılar o zaman." "Aa bizim kızlarda çalışkan." "Yok yok kesin yalnış o."
Zavallı annem ilkokulda benim yüzümden az çekmedi. Ama sırf başarılı olduğum için...:)
Okuldaki başarım iş hayatıma yansımadı malesef. Bazı ailevi sağlık sorunlarının da etkisiyle işsiz kaldım 2 yıl 2,5 aydır. Kısaca 2,5 yıl diyelim. Başarısızım yani sonuçta, mutlu olun hadi. Yok bu seferde başarısızlığıma bir dolu laf. "Ne zamana kadar oturmayı düşünüyorsun evde?" "İş bulamadın dimi hala?" "Başvuru falan yapmıyorsun dimi doğru söyle." "Oturduğun yerden ararsan bulamazsın tabi." Abicim ne diyorsun sen... Kapı kapı dilenci gibi de gezsem torbilin tıngırdadığı bu dünyada iş bulunmuyor işte. Ve ayrıca sanane benim çalışıp çalışmamadan... Sana mı vereceğim aldığım maaşı, senin mi karnını doyuracağım, para benim. Yada senden para mı istiyorum, hayır. Sen mi doyuruyorsun karnımı hayır. Anam babam karışmazken bana, ey akraba sana ne oluyor söylesene...
Bende artık insanların benden duymak istedikleri cevabı veriyorum "Ne yapıyosun" denilince. "Hiç, bildiğiniz gibi." Aslında yaptığım sürü şey var. Ama senin aklın yetmez benim yaptıklarıma. Sana göre hiç birşey yapmıyorum ben. Çünkü sen benim yaptıklarımı hiçe sayıyorsun. Sen sadece para kazanmak için günlerini, haftalarını boşa harcayan ey akraba, ben sana göre hiç bana göre çok şey yapıyorum kısaca.
Bir günün 24 saat olması bana yetmezken ey akraba, sen gün geçmiyor diye sıkım sıkım sıkılmaya devam et... Sen sadece para ile hayatın yaşanılacağını inanmaya devam et. Hayat sadece mutluluk ve huzurla yaşanıyor halbuki... Sen evde oturunca 2 gün, bunalıma gir hemen. Sokaklarda deli gibi gezip onu bunu eleştirmek daha güzel değil mi sana göre? Bundan yirmi yıl önce kimse bunalım kelimesinin anlamını bilmezken, şimdi ipini koparan bunalımda... İyi ki birşey öğrenmişiz milletçe... Bayramda en sık duyduğum kelimeydi bunalım.
Geçenlerde bir akrabamın söylediği en ilgici aslında. 'Deprosyonu yükselmiş' bayanın. Tansiyon mu şeker mi arkadaş nasıl yükseliyor bu depresyon. Hadi diyelim yükseldi, neyle ölçüyorlar özel makinası mı çıktı onunda?
Kendi sıkılıyor ya haspam evde, ailesinden... Hemen empati yapıyor evde oturanlarla. "Ben senin yerinde olsam..." Benim yerimde olsan bile sen ben olmazsın ki. Herkes farklı yapıda anlasana bunu. Kimse kimse olmaz idrak et artık, yaş geldi geçiyor, hoy... Bencillikten daha fazlası değil bu tarz bir empati. Bencillik: İnsanın her durumda yalnızca kendini düşünmesi. Enpati: İnsanın başkasının yerinde kendini düşünerek gerçekleştirdiği bencillik biçimi. Bencil olmaya fazlaca alışmış insanoğlu, bir adım ileri geçmesi gereken yere vardığını sandığında bile, başkasını anladığını sandığında bile; hala aynı yerde, yalnızca kendisinde...
Ayrıca asosyal olduğumu düşünmüyorum ben. Benimde arkadaşlarım var. Ayda bir kez buluştuğum en az. Sohbet ettiğim, yakın olduğum insanlar var. Sen onlardan değilsin diye mi bu afra tafra.
Biri de gelmiş diyor ki "Gençsin sen çık dolaş. Çay bahçeleri ne güzel, git otur." Ablacım sen evliliği anadan babadan kurtuluş olarak gördün ama umduğun gibi çıkmadı diye niye pişmanlığını benimle gidermeye çalışıyorsun. Ne yapayım kendi kendime çay bahçesinde. Ha evde oturmuş ha çay bahçesinde, tek başıma... ne fark etti şimdi.
Bu gençlikte başıma bela zaten. Ben yaratılışım gereği biraz zayıf bir bünyeye sahibim. Kilo olarak değil tabiki, çabuçak şifayı kapmak konusunda başarılı bedenim. Ama yok ben gencim. Hasta olmam ben, kan şekerim düşemez, tansiyonum düşemez, yıllın 4 mevsimi grip olmam da tamamen yalan zaten dimi... Ulan sokaklarda düşüp bayılan benim, bunu söylerken uyduruyor muyum ben? Hastalık yaşlılıkla-gençlikle madem 6 yaşındaki, belki daha küçük çocuklar neden lösemi yüzünden hayatını kaybediyor yıllardır?
Neden insanlar sadece kendine inanıyor bu hayatta? Ortada gram çıkar yokken bile neden inatla bir reddediş çabasında?
Tamam bende inanmıyorum insanlara ama ben verdikleri sözlere inamıyorum artık, kandırıldığımdan dolayı sürekli o da... Söyledikleri sözleri yürekten söylemeden, laf olsun diye söylediklerini fark ettiğimden, sahteliklerini gözlerinde gördüğümde inanmıyorum insanlara. Buna rağmen koparmadım sevdiklerimle bağımı. Sevmediklerime bile yüz çevirmedim Allah korkusundan. Ama sendeki reddediş, bencilliğin kaynağı nedir bir deyiver bana. Neden hep sen, ne getirdi seni bu hale ey toplum... Neden senin gibi olmayanları, bir tık farklı düşünenleri itiyorsun hemen kenara... Dışlıyorsun sarı değilde krem giydi diye adamı. Dikkat etmesen geçip gidecek halbuki yanından.
Tüm bunlara aldırış etmek istemiyorum ama çıkaramıyorum da aklımdan. Kimseye aldırış etmeyip tarihi değiştiren, dünyayı değiştiren insanlara bir kez daha gıpta ediyorum bunlarla. Kimse onlara inanmasa da onlar kendilerine olan güvenleri, ideallerine olan inançları ile gerçekten çok büyük işler başarmışlar. Oysa insanların topluca başarılı olduğu tek şey diğerleri diye adlandırdıklarını sindirmek bu dünyada...
Bugün dünyada olan herşeyin sebebinin temeli aslında bu inanmayış, bu reddediş... Paraya olan düşkünlük getirmiş olsa gerek insanlığı bu hale...
_________________________________________________________________
Bir anlık bir bunalma ile yazılmış bir yazıdır.
Çok abarttığımı düşünenlerde olabilir söylediklerim karşısında.
Ama insan karşısındakilerin niyetini fark ediyor ki,
bu tarz konuşaların amacı iyi niyet değil tamamiyle beni rahatsız hissettirmekti.
Başarılı oldular mı peki? Evet malesef...
Ama kendim olmaktan vazgeçiyor muyum?
Asla...
İstesemde vazgeçemiyorum ki...:D
Herşeye rağmen mutluyum elhamdülillah...:))