JDrama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
JDrama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2020 Perşembe

Good Morning Call

          Tüm dünyanın son zamanlar hayatına kesin kez giren 2 şey var. Biri koronavirüs ve karantinası, diğeri ise Netflix. Halbuki Netflix virüsten daha önceleri de var olan bir platform. Lakin karantinanın ne çok ekmeğini yiyen platform...

Biz Uzakdoğu severler için yepyeni online arşiv kapısı adeta. Kore Dizilerini son dönemde orijinali ile paralel bir şekilde dünya izleyicisine sunan platform oldu. Çin, Tayvan ve Japon yapımları da es geçmiyor. 

Arada değişiklik yapmayı seven ben Netflix sayesinden inanılmaz eğlenceli çok tatlı bir shoujo manga live action'ı ile tanıştım sayesinde. 


            Good Morning Call 1997 - 2002 yılları arasında yayınlanmış bir shoujo manga. 

Emlakçı tarafından dolandırılan, birbirine zıt iki karakter bazı çaresizliklerden birbirleri ile aynı evi paylaşmak zorunda kalırlar. Üstelik ikisi de lise öğrencisidir. Yakalanmamalılardır.  Ancak oğlumuz okulun en popüler çocuğudur. Gözlerden uzak olmak bu ikisi için pek mümkün olmayacaktır.

2001 yılında tek bölümlük bir OVAsı yayınlanmış manganın. 

2002'de final veren manga 2007 yılında isim değiştirerek Good Morning Kiss adıyla yayın hayatına geri dönmüş. Wikipedia'ye göre 18 bölümü yayınlanmış manga hala final vermiş değil. Vol.18 2019 Aralık'ta yayınlanmış.

Yıl 2016'ya gelindiğinde ise bu tatlış çifti çizgi dünyasından çıkarıp kanlı canlı hale getirmişler ve 17 bölümlük çok güzel bir dizi çıkmış ortaya. 

2017'nin son baharında ise Good Morning Call: Our Campus Days adıyla 10 bölümlük 2. sezonu izleyici ile buluşmuş.

          Kamisama Hajimemashita animesinden sonra beni o eski duygulara sürükleyen bir shoujo bulamamıştım bir türlü. Good Morning Call bana o hissiyatı yeniden verdiği için diziyi çok sevdim. Baş karakterleri, sevimliliklerini, birbirlerine olan sevgilileri... Herşeyleri ile çok sahiplendim onları. Tüm bunların yanında çok da eğlendiren bir yapım oldu beni. Ama yeri geldi gözlerimi de doldurdu. Normal de animeleri Live Actionlara tercih eden biriyim. Ama bu dizi bana bir anime izliyormuşum hissi verdi. Çok bilindik çok tahmin edilebilir havasına iç ısıtan sahiplenişleri vardı birbirlerini. Sonsuza kadar izlenilesi bir mutlulukları vardı adeta. 
           Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden hemen üniversite yıllarını konu alan 2. sezona başladım.  

Aynı evi paylaşan farklı cinsiyetlerde olan bu iki insan için aşk da beklenildiği gibi kaçılmaz olur. Ama çiftin en büyük sorunu da bu olur. Ya aynı evi paylaşmasalardı? O zaman farklı insanlara aşık olmazlar mıydı? 

İşte fitne fesatcıların bu zayıf noktadan çiftimizi vurup ortalık karıştırdığı bir ikinci sezon var karşımızda. 

Birinci sezona ne kadar bayıldıysam, karakterlerini ne kadar çok sevip sahiplendiysem, ikinci sezon özellikle son 3 bölümden o kadar nefret ettim, o kadar sinirlerim tepeme bindi. O Son 3 bölüm adeta içim şişti. Dram yoktu ortada.  Lisedeki saf masum çocukça ama samimi olan hayatlarına yetişkin olmanın karanlık gölgesi düşmüştü. İlk sezon başkalarından hiç etkilenmeyen çiftimiz, ikinci sezon bencil insanların tuzaklarına düşüp durdu. İlk sezon çevresindeki arkadaşları sayesinde sorunları çözen, daha da yakınlaşan çiftimiz; ikinci sezon çevresindeki insanlar yüzünden birbirlerinden uzaklaşır oldu.  

          "Yaa yetişkinlik olmak gerçekten berbat birşey. Keşke hep çocuk kalsak" duygusu hiç bir yapım daha güzel yansıtamaz.😅

İlk sezon yan karakterler bile çiftimizi birleştirmek için elinden geleni yaparken, kızımıza aşık oldukları halde kızımızı sevdiğine adım adım yaklaştırırken, ikinci sezon çat diye saçma sapan aşığım diye ortaya çıkıp, kendi bildiklerini okuyan, sürekli aralarını açan tipler; bende adeta öldürmek isteği uyandırdı.. Yani ben entrika severim, tatlı pembe ilişkilerden ziyade; sorunu konuşarak çözmek yerine yanlış anlamalarla başka boyutlara taşıyan çiftleri izlemekten zevk alırım diyorsanız o bile var dizimizde. Gönül rahatlığı ile her duyguya ulaşmak için izleyebilirsiniz. 

Keşke 3. sezon olsa yine o samimi sevgilerini izleyebilsem. Kim bilir, ölü bir çok diziyi sezonlandıran Netflix; 3.sezon ile bir evlilik hayatını taşır belki ekranımıza çiftin. Ümidi kesmemek lazım, ihtimali çok düşük olsa da. 

          Bu arada sizde de olur mu bilmem? Ben özellikle animeden live actiona geçince bir eksiklik hissederim. O çizgi dünyanın büyüsü 3 boyutlu insanlara bir türlü oturamaz sanki. Özellikle chibi çizimlerin verdiği duygunun eksikliğini hep çekerim. Lakin Good Morning Call o hissi yaşatmadı bana. Oyuncular rollere o kadar güzel oturmuşki.. Nao-chan'ın sevimliliği, Uehada-kun'nın soğukluk ile gizlemeye çalıştığı samimiyeti o kadar başarılıydı ki, karakterleri çok sevmem de oyuncuların katkısı da büyük oldu. Oğlumuz cidden yakışıklı, kızımız cidden çok sevimliydi. Konuşmadan gözleri ile duygularını yansıtışları da bir o kadar başarılı idi oyuncuların. Daichi, Marina, Abechi, Yuririn, bir o kadar baskın ve tatlı karakterlerdi. 

          Tabi ki OVA'sını izleyip mangasına da bir göz attım. Ama hikayeler farklıymış gibi geldi bana. Aynısı alınmamış da ayrı bir senaryo yazılmış sanki. Vaktim olmadığından çok da araştıramadım ama. Uehara'nın mangada çok da sessiz bir tip olmadığını gördüm mesela. 1.sezonda kendisi pek konuşkan değildi. İkinci sezonda da çok yanlış tiplerin yanında konuşası geldi ama neyse...



         Dizinin, okulun 2. en yakışıklı çocuğu Daichi mangamızın, dizimizin de 2. adamı... İlk çiftin güzelliğinin yanında, acaba Nao-chan çocukluktan beri kendisine aşık Daichi ile olsa nasıl olurdu soru işaretlerine cevap arayan çingularıma güzel bir hediyem var. 2019 yılında oyuncular Coffee&Vanillla isimli bir dizide başrolleri paylaşıyor. Henüz izlemedim ama o da bir manga uyarlamasıymış. İzlerim diye düşünüyorum. Sizce izlemeli miyim? Yorumlarda buluşalım.

24 Mayıs 2019 Cuma

Happy Marriage

          Uzun zamandır bir Japon dizisi izlememiştim. Özellikle Yeppudda kapandığından beri diğer uzak doğu dizilerine ulaşmak benim için daha da zorlaştı.

           Anlaşılmalı evlilikler klasik hikayelerden de olsa benim için eğlenceli çerezlik yapımlar olmuşlardır her zaman. Çok ağır yapımlardan sonra kafa dağıtmak için güzel bir reçetedir.

           Happy Marriage 2009 - 2012 yılları arasında yayınlanmış bir manga uyarlaması.

           Gayri meşru çocuk olduğu için aşırı zengin ailesine kabul edilmeyen Mamiya Hokuto; aileye girebilmek ve şirkette görev almak için Takanashi Chiwa ile anlaşmalı olarak evlenir. Oğlumuzun tek derdi şirket iken; kızımız aşk evliği yapmak isteyen fakir ama gururunu kumarbaz babası yüzünden koruyamayan bir genç kızdır.

           Hikaye konu olarak gerçekten çok klasik. Lakin bir Japon yapımı olduğu için gereksiz sahnelerden temizlenmiş özet bir dizi. Sıkmadan kendini izlettiren, aşırı komik olmasa da aşırı dramdan da uzak duran bir yapım.

          Adına yakışır mutlu bir evliliği anlatıyor. Bir önceki neslin yani bizim anne babalarımızın görücü usulü ile evlenip, farklı hayat tarzlarına rağmen; birbirlerine destek olup mutlu bir aile kurdukları gibi kurulan bir aile izliyoruz dizide. Kıskançlıklara, kafa karıştırmak isteyenlere inat ayrılmayan ve birbirini zamanla seven tatlı bir çift.

          Diğer diziler ile karşılaştırdığımızda akıcı olmaktan ziyade durağan bir yapım. Ama geçmişe dair olan olayların bilinmezliği diziye küçük bir merak katıyor. Bu da diziyi bitirmeye teşvik etti beni.


Adı: はぴまり / Hapimari
Türü: Romantik
Bölüm Sayısı: 12
Yayın Tarihleri: 22/06/2016 -31/08/2016 (Çarşamba)
Yayınlandığı Kanal: Amazon Prime
Giriş Şarkısı Everybody Go - Kis-My-Ft2

Oyuncular:
  • Dean Fujioka / Mamiya Hokuto
  • Seino Nana / Takanashi Chiwa

OST:
1.No No No (K. Remix) - Cross Gene
2.Uroko - Hata Motohiro
3.Anata to Zutto - Cana

24 Ekim 2013 Perşembe

Ikemen Desu Ne

          Ne kadar kötü yorum okursam okuyamayım hakkında, üstüne daha da kaliteli onlarca dizi izlesem de You're Beautiful'un bendeki yeri çok özeldir. Hala arada özleyip atlaya zıplaya izlediğim bir dizidir. Her yıl mutlaka bir özlem gideriz kendisi ile.
          Park Shin Hye'in Hallyu yıldızı olmasını sağlayan bu fenomen olmuş yapım diğer Asya Ülkeleri tarafından tekrar çekildiğini duymuşsunuzdur mutlaka. Hatta izlediniz bile belki. İşte onlardan ilki Ikemen Desu Ne.

          Minami Shineyo'nun 2011 Japon versiyonu Ikemen Desu Ne.

16 Bölümlük Kore dizinin 11 Bölüme düşürülmüş hali diyebiliriz kendisine. Ortak bir çok noktası da olsa gözle görülür farklılıkları da yok değil.

          Bazı yorumlarda gereksiz sahneleri kesilmiş ve daha güzel derli toplu olmuş denildiğini görmüştüm. Ama bana göre gerekli, eğlenceli bir kaç sahnede makasa kurban gitmiş gibiydi. Üstelik o kadar şey kesilip aptal finalin komple alınması daha da üzücüydü benim için.:))

          Buna rağmen, bildiğim bir hikaye olmasına rağmen, izlenebilen hoş bir yapımdı. İlk Japon versiyonu duyduğumda yine "Aman ben onu izlemem ya" demiştim ama gördüğünüz gibi sonunda gözüme patladı dizi. İzlediğime pişman değil. Dahası bir gün, dilinden pek hoşlanmasam da 2013 Tavyan versiyonunu da izleyeceğim sanırım.:D

          Japon versiyonun konuk oyuncusu Jang Geun Suk iken, Tavyan versiyonunda konuk Park Shin Hye. Tavyan versiyonunu izlememe en büyük sebep de Park Shin Hye olacak gibi. Nasıl konuk etmişler sırf meraktan. O da kalkıp Hwang Tae Kyung'a mı sarılıyor yoksa...:D

           Japon versiyonu izlememde ki en büyük etken ise Japon Gominam'dı. Kıza bayıldığımdan değil elbette.:) Hungry yazımda, kızım salaklıklarının Ikemen Desu Ne'den kaldığını düşündüğüm için tezimi doğrulamak adına izledim. Doğru tahmin etmişim.:D
Tipe bak yahu...
          You're Beautiful'un karakterleri çok özel, fenomen olmuş karakterler olduğunda gözlerim onların performansını özellikle Jeremy'nin performasını aramadı desem yalan olur. Japon Jeremycikte sevimliydi ama Hong Ki başka bir boyut kesinlikle...Music Bank'e gidenlerin canlı teyit ettiği gibi..:)

         Jang Geun Suk'u tanımama ve sevmeme sebep olan dizinin Japon Hwang Tae Kyung'su Katsuragi Ren çok hoş bir seçimdi. Ben kendisini çok beğendimve başarılı olduğu düşünüyorum oyuncu olarak bir şarkıcı olmasının yanında...(Sadece fiziksel düşünmeyin hemen.:D) Diğer dizilerine de şöyle bir göz atmayı düşünüyorum.:)

          Japon versiyonun Kore versiyona göre en çok hoşuma giden farkı hava alanındaki yıldızlı itirafıydı.:))
 

         Dizinin şarkıları Korece şarkılarının Japonca'ya çevrilmiş haliydi. Şarkılar çaldıkça ben Korece söylemeye devam ettim.:D Şarkıların fark attığı tek yer ise Ottokajo yerindeki Miss You şarkıydı. Ottokajo'yu pek sevmem ben. Çünkü o salak şarkı yüzünden hayatları darmaduman olmuştu bir anda olmuştu. Üstünden seneler geçtiği halde bitmek tükenmek bilmez bir ottokajo gıcıklığı.:) Ama Miss You şarkısının bunun aksine çok sevdim. Daha güzel... anatani anatani...:D
Adı: 美男ですね / Ikemen Desu Ne
Türü: Romantik, Komedi  
Bölüm Sayısı: 11  
Yayın Tarihleri: 15.07.2011 - 23.09.2011 (Cuma 22:00)
Yayınlandığı Kanal: TBS
Giriş Şarkısı Everybody Go - Kis-My-Ft2   

Oyuncular:

______________________________________________________
Bu dizi hakkında çok daha kaliteli yorumlarım vardı,
ama ben yazdım elektrikler kesildi,
yılmadım yine yazdım, yine elektrikler kesildi.
Olay bir kez daha tekrar edince bende yazmaktan vazgeçtim,
o yüzden üstünden aylar geçtikten sonra
 bugün hızlaca bahsedeyimde çıksın aradan dedim.
Sonuçta;
 öyle yada böyle elektrik değil, 
ben kazandım... hehe...

3 Eylül 2013 Salı

Yankee-kun to Megane-chan

 

Adı: ヤンキー君とメガネちゃん / Yankee-kun to Megane-chan
Bilinen Adları: Yankee-kun to Megane-chan / Flunk Punk Rumble / Yanmega 
Tür: Komedi, Okul
Bölüm Sayısı: 10
Yayınlandığı Kanal: TBS
Yayın Tarihleri: 23.04.2010 -25.06.2010 (Cuma 22:00)
OST: Loose Leaf - Hilcrhyme
Oyuncular: 




          Yanki olmadığı halde, yanki sanılıp sürekli kavgaların içine çekilen Daichi ve yanki olduğu halde yankilikten vazgeçip örnek öğrenci kılığına bürünen Adachi'nin eğlenceli dizisi Yankee-kun to Megane-chan.

           Öğrencilerin yaşadığı sorunlar, içe kapanış, okular arası çetelerin kavgaları, ön yargılar, ön yargılanların hayallere sırtını dönmeye sebep olması gibi pek çok konuyu eğlenceyi arka planına katarak anlatıyor dizi. Okulun 1 numaralı öğrencisinin de geçmişte yanki olması durumu en güzel şekilde özetliyor bana göre.

           İzleyip izlememeyi sizlerin tercihine bırakarak spoilere geçiyorum. Gerçi Jdrama sevipte diziyi izlemeyen pek insan kalmamıştır ama...:))

           Başkahramanımız Adachi, çok sevimli bir kız, hareketleri, Daichi'ye sürekli yapışması çok eğlenceliydi. Alttaki sahne ise beni en çok güldürenlerden biri...

          Ama Adachi biraz bana Gokusen'in Yankumi'si hatırlattı. Sanki Yankumi'nin öğrencilik yılları gibi bir hali vardı.:D

          Shinagawa Daichi yani Narimiya Hiroki de şu kızlar ne buluyor hiç anlamış değilim.:D Kendisi ile ilk kez Honey and Clover dizisinde karşılaşmıştık. O zamanda kazanan adam oydu. Bu dizide de kızlar onun peşinde koşuyor. Halbuki orada gül gibi İzumi varken...çınk çınk... :))

          Dizi bir manga uyarlaması olduğundan final açısından yine havada kalan bir finale sahipti ancak eğlenceli bir final sahnesi ile son buldu. Bu da bana yetti.:))

Hungry!


          Ortaokul dönemlerinde zor bir durumdayken hayatına yeni bir kapı açan rock müziğe gönlüne vermiş çok yetenekli bir aşçısının öyküsü Hungry.
          30'una kadar rock müzikte istediği başarıyı yakalayamazsa aşçı olacağına söz veren 20 yaşındaki Eisuke, 10 yıl boyunca beklediği çıkışı yapamayınca, bazı zorlayıcı sebeplerle sözünü yerine getirmeye karar verir. Böylece görünüşleri bile sizi mest eden yemekli yakışıklı bir dizi çıkmış olur ortaya.

          2012 yapımı 11 bölümlük bir yemek dizisi Hungry. "Of be aman bee ne çabuk bitiyor bu Japon dizileri de bee"  isyanını yaşatan dizilerden biri aynı zamanda.
           İzlerken bir manga havası sezdiğim dizimiz tahmin ettiğim gibi bir manga uyarlaması. Tabi herşeyi havada kaldığı bir finale sahip bunun yüzünden. Belki bu yüzden kısa olması beni diğerlerine oranla daha da üzdü.

           Diziyi izlememdeki en büyük sebep Mukai Osamu... 1982 doğumlu Japon oyuncuyla ilk kez Honey and Clover dizisi ile karşılaşmıştım, benim ikinci Jdramdı. O ana kadar görüdüğüm en yakışıklı Japondu kendileri. Oynadığı karakter içimde boğazlama istediği uyandırsa da sevdim kendisi. Açık açık yakışıklılığına vurulduğumu itiraf ediyorum yani.:D

          Tesadüf bu ya izlediğim 3. Jdrama'nında başkahramını oydu. Mutlu olmak ve severek izlemekle beraber diziyi, sonunda Mukai Osamu boğazlama istediğimi uyandırmayı başarmıştı içimde yine.

          Koreliler der ki ilki tesadüfse ikincisi kaderdir, kader yolumu kendim seçtim bu sefer ve Hungry'ye başlamış oldum böylece. Honey and Clover'ın Mayaması hala çok yakışıklı olsa da, diğer iki dizisinde olduğu gibi bu dizinin sonunda da beni sinir etmeyi becerdi. Oysa bu kez çok umutluydum, mutlu sona ulaşmaya.:D

          Eisuke kaba, saba sürekli yüzü asık bir adamdır. Ama müşterilerinin hoş karşılamak zorunda olduğu için gülme çalışmaları yapar. Bu noktada izleyenlerinde gülemeyen adam gülmekten yanakları ağrır.:))



          Halbuki gül yüzlü Mukai Osamu'nun çok güzel bir gülümseye sahip olduğu ben çok iyi biliyorum.:D

          1991'li Takimoto Miori dizinin başrolunü paylaşıyor Mukai Osamu'cuğumla. Başta amine karakterlerine benzetip çok sevimli bulsam da, zamanla bir salak Go Mi Nam havası sezdim kendisinde. Meğer Japon Go Minam'mış bir önceki dizisinde. O yüzden olsa gerek Go Minam'lıktan çıkamamış ve ortaya yeni bir karakter koyma işinde biraz kafası karışmış gibi geldi bana.

          Bir önceki rolünden kurtulmayan bir diğer isim Miura Shohei. Kendisinin Hana Kimi'nin 2011 versiyonunda oynadığını biliyordum ama hangi rolde olduğuna bakmamıştım. Hungry izlerken anladım ki, Nakatsu'yu oynamış, çünkü o da Nakatsu olmaktan çıkamamış. Hala içine Nakatsu kaçmış bir haldeydi.:))

           Bunlara rağmen ben diziyi çok severek ve eğlenerek izledim. İzlemek isteyenlerin pişman olmamalarını dilerim.:))

-Final Spoi-

Japon Go Mi Nam'ın, en Go Minamlık yaptığı sahneydi final bölümü. Eisuke "Senin bir adamı baştan çıkarabilmen için 40 fırın ekmek yemem lazım. Ama üzülme ben sana güzel yemekler yapacağım." tarzında çocuk avuntusuna kız, tav oldu resmen, kandı, inandı, gaza bile geldi hatun, "Yoshh..." diye diye... Halbuki ben resmen hayal kırıklığına uğradım.:)


Adı: ハングリー! / Hungry!
Türü: Romantik, Yemek
Bölüm Sayısı: 11
Yayın Tarihleri: 10.01.2012 - 20.03.2012 (Salı 22:00)
Yayınlandığı Kanal: Fuji Tv 
Şarkılar:  
1.Rock Me Baby - The Bawdies
2.Mayonaka no Hidamari - Yasuta Nao
3.Hungry - The Bawdies

Oyuncular:

18 Ağustos 2013 Pazar

Yamato Nadeshiko Shichi Henge

          Yamato Nadeshiko Shichi Henge diğer adıyla The Wallflower özledikçe, aklıma estikçe atlaya zıplaya izlediğim, buna rağmen her seferinde çok güldüğüm favori animelerimden biri.
          Aynı isimli mangasından uyarlama bir anime. 2000 yılında yayınlanmaya başlamış ve hala devam eden bir manga... 13 yıl inanması zor geliyor.:)) Anime ise 25 bölüm ve tek sezon...
          Hoşlandığı çocuk tarafından "çirkin" sıfatıyla reddedilince kendini dünyadan soyutlayan; küçük, karanlık, korkunç şeylerle doldurduğu odasına kendini kapatan bir kızdır Nakara Sunako. Ama birgün, halasının sahip olduğu evde yaşayan 4 yakışıklı onun değimiyle mabushi ikimono(ışık yaratık)larının içinde bulur bir anda kendini. Işıktan saklanan, güneşin parlaklığına dayamayan, kendini kendinden, herkesten saklamaya çalışan bu kız için 4 parlak oğlan ile yaşamak hiç kolay olmayacaktır.
          Bu 4 ışık yaratığının ise tek bir amaçları vardır, kira ödemekten kurtulmak için bu aşırı derecede korkunç kızı bir hanım efendiye dönüştürmek...

          Kafataslarını görünce ama ben izlemem bunu kesin korkunç birşeydir dediğimi hatırlayorum ilk gördüğümde afişi... Ama o kadar çok sevdim ki animeyi. Herkesin mutlaka izlemesini tavsiye ederim. Çok eğlenceli karakterleri ve replikleri var animenin. Çizimler bazı izleyenler tarafından aşırı kadınsı bulunsa da ben çok beğendim. Hele manga ile kıyaslayınca daha idrak ettim animenin çizimlerinin güzelliğini. Başrol, yakışıklığı ile adeta çilekeş bir hayat süren Takano Kyohei yani mabushi ikimono çok yakışıklı bir çizime sahipken, hakikaten ışıklar saçarken, mangada o kadra sönük ki bir gördüğüm şok oldum adeta.:D
          Yine de anime tahmin edeceğiniz üzere manga devam ettiğinde ötürü, hikayeyi sonuca bağlayamadığı için mangayı okumak zorunda hissediyorum kendimi.

         2010 yılında bir de dramaya uyarlanmış manga. Anime ile ortak sahneleri olduğu gibi animede görmediğim yada gördüğüm daha farklı olan sahneler var dramada. Yani aynısı olmaktan çok uyarlaması olmuş bu kez gerçekten. Animenin fanı olduğu için ben izlenmeye değer buldum dramasını da.
          Ancak... ilk oyuncuları görünce hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Animenin parlak mabushi yaratıklarına göre bunlar sadece insandı.:D
          Özetle gülmek isteyen herkese tavsiyemdir Yamato Nadeshiko Shichi Henge...:))

-Spoiler-
Her bölüm karşımıza çıkan ladydien nomiçi yani leydi olma yollarını dizide olsa dena olmazdı aslında.:) Animenin en eğlenceli yanlarından biriydi.
mabushi ikimono...:D

İki kızın chu chu diye kendinden geçişini asla unutamam. :) Noi-chan çok sevimliydi animede. Ama dizide o kadar baskın bir karakter olarak çıkmadı karşıma. Oysa animede çok eğlenceli sahneleri, hikayenin yönünü değiştiren gaza getirici bir karakterdi...

Zavallı Sunako-chan... Hayalleri kavuşmak için o kadar mücadele verdi spor festivalinde,  bu ışık yaratıklarına karşı... Bende çok merak etmiştim, neden cıbıl cıbıl gezdiklerini. Duyguları dile getirdi resmen.:D
          Kyohei'nin durumuna acıdım resmen. "Japonya'da ne sapık karılar var anamcığım" bile dediğimi hatırlıyorum üzüntümden.:D Gerçi bana bu durum Kore'yi, Kpop elemanlarını anımsattı biraz; kesik saçlar, kanlı mektuplar ile...
          Zaten dört mabushi yaratığını gördükten sonra "Ahh bu fiziklere ancak Koreliler hayat verebilir" diye düşündüm. Bir nevi F4 olayı... Zaten az önceki resimde de gördüğünüz gibi hepsinde bir üstsüzlük merakı vardı. Hele Kyohei her başrol popçü gibi neredeyse her bölüm ya banyodaydı daha üstsüz geziyordu evin içinde.:D
          Ama sonradan bu düşüncemden vazgeçtim. Absürt bir hikaye olduğu için, Koreliler bunun altından kalkamaz çünkü. Bir Hana Kimi daha yaşamak istemiyorum ben.: Herşey fizik demek değil... :D



          Animenin sevdiğin yanlarından biri Sunako-chan'ın "mabushi"diye bağırarak burnundan kanlar fışkırmasıydı. Dizide insanların yüzünü kanla bulayamayacakları için kızımız kafa atıyor, bu da çok güzel olmuş ben beğendim. Dizi olsun anime olsun bende onunla birlikte mabushi diye bağırdım her seferinde... Şimdi fark ettim de çok severek ve eğlenerek izlemişim yahu...:D

Kamenashi Kazuya... Hahaha...:D
 

Adı: ヤマトナデシコ七変化 / Yamato Nadeshiko Shichi Henge
Bilinen Adları: Yamato Nadeshiko Shichi Henge, Perfect Girl Evolution, Wallflower, YamaNade
Türü: Komedi, Dram, Harem, Romantizm, Okul, Shoujo
Anime: 
Bölüm Sayısı: 25
Yayın Tarihleri: 03.10.2006 – 27.03.2007
Yayınlandığı Kanal: TV Tokyo, TV Aichi
OST:
Açılış: Slow - Kiyoharu (1-24)
Bitiş: 1.Carnation - Kiyoharu (1-18)
          2. Changing - BON-BON BLANCO (19-24)
          3. Slow - Kiyoharu (25)

Drama:
Bölüm Sayısı: 10
Yayın Tarihleri: 15.01.2010 - 19.03.2010 (Cuma 22:00)
Yayınlandığı Kanal: TBS
OST: Kimi ga Kirai na Kimi ga Suki - KAT-TUN

Oyuncular:  
  • Oomasa Aya / Nakahara Sunako

  • Kamenashi Kazuya / Takano Kyohei

  • Tegoshi Yuya / Toyama Yukinojo

  • Uchi Hiroki / Oda Takenaga

  • Miyao Shuntaro / Morii Ranmaru

15 Ağustos 2013 Perşembe

Arakawa Under The Bridge


          2004 yılında yayınlanmaya başlayan hala yayınlanmakta olan aynı isimli mangadan uyarlama; bir anime, drama ve film Arakawa Under The Bridge... Diğer yapımlara oranla farklı, biraz farklı bir hikaye... baya farklı aslında, ilginç bir hikaye... Arakawa adlı bir köprünün altın kendilerine izinsiz küçücük bir kasaba kurmuş bir grup garip insanın hikayesi... Kendini Venüslü sanan bir kız, Kappa sanan bir köy şefi, yıldız maskeli bir rock star, kurdele kafalı bir sebze sever, psikopat sözleri ile insanları dövmekten beter eden bir çiftçi kadın, izbandut kılıklı erkek bir rahibe, samuray berber, papağan kafa ve arı kılıklı sevgilisi, kafaları teneke ile çevrili ikiz kardeşler, çizgi çizmeden yürüyemen eski bir memur ve tüm bunların arasına düşen prestijli bir şirketin kimseye borçlu kalmak istemeyen varisi... Karakterlerin ilginçliğinden hikayenin ne kadar farklı olduğunu anlamamak mümkün değil. Ama asıl ilginç olan bu tarz bir animenin - manganın karakterini hiç değiştirmeksizin oyunculara adapte edilebilmesi...



          Herkesin izleyebileceği bir yapım değil. İlk izlemeye başladığınız da "oyuncular bu saçma şeyi nasıl oynamayı kabul etmiş" gibi bir düşünce bile belirmiyor değil ama oyuncuların dedikleri gibi hikaye ilgi çekici ve komik. Tam bir Japon zevkasının ürünü...Belki de başka hiç bir millette göremeyeceğiniz bir yapım Arakawa Köprüsü Altında...

          İlk animeyi izlediğim için drama daha anlaşılır oldu benim için. Röportajda oyuncular biri "Bir kaç kez izlenildiğinde anlaşılabilecek bir senaryosu var demişti. Kaza ile bir bölümü 2 kez izlemiş bir olarak hak verdim. İlkinde hiç gülmemişken, ikinci izleyişimde kahkahalar atarken buldum kendimi.

          Dizisini izlememdeki en büyük teşvik şu gördüğünüz yeşil şey. Kim o tanıyabildiğiniz mi? İnamayacaksınız belki ama Oguri Shun... Evet, evet o... tekrar tekrar bakmanıza gerek yok. (Benim idrak edişim zor oldu da...:))

          Dizinin bir diğer dikkatimi çeken ismi Shirota Yu... Oguri Shun'un dizinin kadrosunu oluştururken çok emek verdiği gerçekten gözler önünde. Sister rölüne Shirota Yu'dan başka kimse yakışamazdım eminim. Kendisini burada çok sevdim ve çok başarılı buldum. (Ne demiş atalarımız... Büyük lokma yut, büyük söz söyleme. Bir zamanlar itici bulduğum bu adamı şimdi çok sevdiğimi söylüyorum hehe...:))

          Kiritani Mirei sevmeme de neden olan dizinin bütün karakterlerini sevdiğimi ve performanslarını çok başarılı buldum aslında.:))

          Garip bir dizi... Garip ve herkesin sevebileceği ve katlanabileceği birşey olmamasına rağmen katlananların pişman olmayacağının düşünüyorum. Ben sevdim yani. Aslında insan psikolojisi ile ilgili çok şey anlatıyor. Ve ince Japon zekası ile benim gibi çok hakim olamayanların bir kere de anlayamayacağı çok ince esprileri mevcut. Anlayabilinecek esprilerde var, korkmayın, özellikle animede...:))

          Dizinin devamı niteliğinde bir de film çekilmiş. Henüz filmin türkçe altyazılısını bulamadım ama umarım biri sevabına çevirir.:))
           Animenin 2.sezonub çevirisi yarım bırakılmış, oysaki ikinici sezon merak edilen bir çok soruya cevap var. Ama çeviri olmadığı için izleyemedim bende. Bizim topraklarda çok üzerine düşülmemiş ama düşülmesi gereken ilginç bir yapım bence.:))

         Benim sevmiş olmam kesinlikle sizin sevebileceğiniz anlamına gelmez. İllaki izleyeceksiniz önce animeyi izlerim derim.:D

Adı: 荒川アンダーザ ブリッジ / Arakawa Under the Bridge
Türü: Seinen

Anime I. Sezon: 
Bölüm Sayısı: 13
Yayın Tarihleri: 04.04.2010 – 27.06.2010
Yayınlandığı Kanal: TV Tokyo
Anime II. Sezon: 
Bölüm Sayısı: 13
Yayın Tarihleri: 03.10.201026.12.2010
Yayınlandığı Kanal: TV Tokyo
Drama:
Bölüm Sayısı: 10
Yayın Tarihleri: 26.07.2011 - 24.09.2011
Yayınlandığı Kanal: TBS
Film:
Süresi: 115 dk.
Yayın Tarihi: 04.02.2012



Oyuncular:
  • Hayashi Kento / Riku

  • Kiritani Mirei / Nino

  • Oguri Shun / Soncho

  • Yamada Takayuki / Hoshi

  • Shirota Yuu / Sister

  • Katase Nana / Maria

  • Abe Natsumi / P-Ko

  • Tezuka Tooru / Shiro

  • Hiranuma Norihisa / Billy

  • Arisaka Kurume / Jacqueline

  • Tokunaga Eri / Stella

  • Suruga Taro / Son Samurai

  • Sueoka Takuto / Tetsujin Kyodai & Mashika Raito / Tetsujin Kyodai