Adettendir bir yıl sonu yazısı yazmak. Genelde izlediklerim hakkında fikirlerimi paylaşan ben bugün size özel hayatımda bir parça anlatmaya karar verdim. Önceden uyarı da bulunayım...
İşsizliğin dibine vuran ben başvurduğum web tasarımı kurslarından birine kabul edildim sonunda. Ve iki buçuk haftadır devam etmekteyim sevgili kursuma.
Sabah şekeri modunda hafta içi hergün saat 1 ile 4 (pm) arası buluşuyoruz sınıfımızda, muhtemelen tamamı benden yaşça büyük kurs arkadaşlarımızla. Amacım tabiki sektör değiştirmek olduğundan dikkatlice dersleri dinliyorum. Onlar beni sessiz sakin kendi halinde bir kızcağınız zannetseler de, içten içte burnu büyük kendini beğenmiş biri olarak da görebilirler beni. Çünkü kimseciklerle konuşmuyorum. Günaydın bile demiyorum sınıfa daldığımda. Ama birşey sorulduğunda kocam gülümsem ile cevaplarımı veriyorum tatlı dilimle...
Ah birde hapşırdığımda tanımadığım insanlar çok yaşa demese... "Hep birlikte desem" olmaz; elin kadını ile adamı ile niye hepbirlikte yaşayalım dimi? "Sizde görün" desem olmaz; "ben çok yaşacağım sende karşıdan bak aval aval demek" le aynı şey sanki...
Tabi bu insanlar beni normal bir insan sanıyor hali ile buzdolabı kadar soğuk olsamda...
Oysaki ben... kesinlikle bir deliyim... Az önce kurduğum sosyopat cümlede gördüğünüz gibi...
İlk ders olarak Photoshop programını öğrenemeye başladık. Hoca birşey anlattıkça eve koşup kendime bir Siwon yapıştırma istediği fışkırdı içimden anlatamam size... Daha yapıştırma fırsatı da bulamadım ya neyse...
Birgün resimler arıyoruz, saç rengi, göz rengi değiştirmeyi öğrenmek adına. Çann... başımı solumdaki bilgisayara bir çevirdim Aishwarya Rai... Benim hayatımda en çok beğendiğim bayan olduğu için kendileri sevgimin boyutunu varın siz düşünün artık. Anında pançak pançak oldu gözlerim. "Benim niye aklıma gelmedi, karşıma çıkmadığı" diye kahırlandım hatta. 1994 Dünya Güzeli'm Aishwarya Rai'ye "Aman bu zaten photoshoplu" dedikleri an... isyan bayraklarımı açmam için çıldırdı yüreğim ama son dakika engel oldum kendime.
Ama bir sonraki mücadeliyi isyan bayrakları kazandı ne yazık ki...
Bir başka gün tatlı resimleri arıyoruz netten. Web tasarımına geçiyoruz artık. Yanımdaki abi -muhtemelen en fazla benden bir kaç yaş büyük ama biz saygıyı elden bırakmayalım, mesafeyi koruyalım.- "Japon tatlılarına bakalım onlar daha gösterişli" dedi yanındaki arkadaşına.
Tabi benim kulak, göz, burun ne kadar organ varsa yüzümde direk oraya kaymaya başladı bu cümleden sonra. Hayır, gözetler duruma da geçmek istemiyorum ama içimdeki dürtüden kurtulamıyorum. 10 saniyede bir çaktırmadan bakıyorum falan. Bir tane çekik gözlü küçük kız resmine baktıkları sırada yanımdaki abi "Bunlar nasıl görüyor ya?" dedi. Ben "Görmüyorlar zaten" dedim kendimi tutamayarak. Yakalanmamak adına hemen kendi ekranıma yapıştırdım tabi kafayı akabinde. Onlarda ya duymadılar ya da salamadılar, ki bence sallamadılar. Neyse iyi de oldu. Yine saçmalayıp rezil olacaktım.
Biraz sonra yanlışlıkla başımı çevirdim sağımdaki bilgisayara yine... Ana... Hyuna... Evet bildiğimiz Hyuna... Bizim Hyuna'nın resimlerine bakıyorlar. Tabi malum Hyuna bir sevimli ev kızı modunda, bir sexy lady tarzı dudak ısıran resimleri... Yine yanımdaki abi arkadaşına "Bu kız bir öyle bir böyle anlayamadım bende nasıl? Masum mu, değil mi insanın kafası karışıyor" dedi...ği an içimdeki canavar uyandı.
Bilinçsiz olarak şu cümle döküldü ağzımdan. "Öyle masum biri değil". (Ne dedim ben... Gangnam Styleci sanacaklar beni, boşa gitti yıllık emeklerim böhüüü....) "Sen nereden biliyorsun? Araştırdın mı yoksa" diyip yapıştırdı abi lafı suratıma. Yine bilinçsiz içimdeki canavar; "Yok araştırmadım da, Yakından tanıyorum" demez mi? (Yuhhh kızım Kübra yuhhh... Nereden yakından tanıyorsun. Askerlik arkadaşın mı, ip mi atladınız küçükken... Hayır onu bırak, gerçekten araştırma fırsatı da bulmuş değilim hala kızı... Resmen kendi düşüncem ile iftira ettim kıza, ben biliyorum havasını atmak uğruna.) İkisi de bir ağızdan "Tanıyor musun" diye hayret ünlemlerini etrafa püskürtünce "Rezilliğin dibine vurdum." cümlesi altyazı olarak geçmeye başladı beynimden.
Hemen toparladım ama. "Yok yani tanımak değildi de çok sık karşıma çıkıyor. Öyle biliyorum" dedim. (Bu ara çok sık karşılaştım kendisi ile yalan değil şimdi.:D)
Şimdi desem ki; "Ben bir Kore fanıyım. Yatarım, kalkarım dizi izlerim, Türkçe şarkı dinlemem Korece dinlerim, Televizyon izlemem haftalık Kore dizisi takip ederim. Hatta 2,5-3 senedir böyleyim ki sonunda Korece'yi söktüm sayılır. Bak konuşayım mı?" diyemem ki.... Hayır üstüne para verselerde demem yani onlara... " Oraların yapımlarını izliyorum " diyip sıyrılmak istedim işin içinden. "Manga, anime falan mı izliyorsun" dedi bu sefer abi. Al sana Japonya ile Kore'yi bir tutan bir sıradan vatandaş daha... "Yok onlar Japonların" desem de abi beni yine sallamadı ve "Du, ben bir film izlemiştim. Sana da önereyim" dedi. Eee öner, dedim içimden. Japon filmi izlemiyorum ne zamandır değişiklik olur....
Ve Hachiko ile tanıştırdı beni. "Çok duygusal bir film. Resmen ağlattı beni" dedi. Bakıyoruz afişlere.. Tabiki o heyecanla anlattı bana, yanındaki arkadaşına ve yanımdaki ablaya filmi. "Gerçek bir hikaye. Sabihi küçükken alıyor köpeği büyütüyor. Hergün sahibi işe giderken trene kadar yolcu ediyor, işten dönüş saatinde de istasyona gelip sahibini alıyor. Sonra sahibi ansızım ölüyor. Ve o beklemeye devam ediyor. Gerçek bir hikaye bu" dedi. Ben büyük bir saflıkla "Hala bekliyor mu?" dediğim an... sınıfın arka tarafı gülmeye başladı. Meğer herkes bizi dinliyormuş. Kübra yine rezil. Ne biliyim ben; -yor eki kullanılınca bende hala yaşıyor sandım köpek, gerçek diyerek defalarca altını çizince bir de... Meğer olay 1930larda Japon sömürü zamanında yaşanmış.:D
Neredeyse tüm sınıf bana gülse de abi ne demek istediğimi anladı ve o kısmı da açıkladı. Sonra biz abla ile tatlılarımıza geri yapıştık. Abi ile arkadaşı konuşmaya devam ettiler köpekten. Arkadaşı "Her köpek buna benzemez, bunun gibi olmaz." dedi. Abi büyük bir hiddetle "Benzemez tabi, her insan birbirine benziyor mu? " diyince ona gülmeye başladık bu kez... :D
İçime gizlenen Kore canavarı hem beni hem abiyi millete maymun etti özetle. Ama daha çok eğlenecekmişiz gibi geliyor zamanla; bu canavar, abi ve ben sayesinde.... :))
Tabi bu demek oluyor ki dramalar ve ben bir süre ayrı kalacağız. Bu demek oluyor ki benden beklediğiniz tanıtım yazılarına bir süre daha kavuşamayacaksınız.:))