Beynimin
içinde yetmiş bin tane cümle var. Hangisini kursam da hangi konudan içimi
döksem bilemiyorum.
O halde bugünün konusu aşk olsun. Zira uzun süredir
uzağım kendisinden.
Aşk
benim için hiç de hoş bir şey değil. Hep üzen acıdan yaralayan bir şey oldu.
Bir
şey aşk… Belli bir şey değil zaten. Herkesin hayatında garip bir şey… Kimsenin
anlam veremediği ve genellikle yanlış kişiye olan şey aşk… Olmaması gereken bir
şey çoğunlukla aşk…
Gerçek
aşk;- bana göre tabi ki- karşılığı olmayan bir şey aynı zamanda… İki insanın
birbirini sevmesi başka bir olgu… Aşk her zaman tek başına, aşka yakışan yalnızlık…
Nasıl
emin olabilir ki bir insan karşısındakinin kendisine aynı onun sevdiği gibi deli divane olduğuna… Her insan çeşit çeşit yaratılmışken, kimse
kimseye benzemezken aşk nasıl birbirinin aynı olur… Kimse kimseyi aynı şekilde,
aynı derecede, aynı hiddetle sevemez. Aşka yalnızlık yakışır ya, belki de ondan…
Aşk
adamı aptal yerine koyar… Siz sanıyorsunuz ki şimdi ben onun gözünün içine
baktığımda o da benim gözlerime hayran kalıyor ben onunkilere vurulurken… Yalan…
Sırf kandırmacası kalbin, sizi bencilce oyuna getiriyor, ona daha çok aşık olun
diye…
Utanmadan
bir de rüyalarınıza sokuyor onu. Tüm gününüzü meşgul etmesi yetmiyor da bir
rüyalarınızda rahat vermiyor size…
Aslında
durup düşünseniz belki de sevmeyeceksiniz onu ama aşk düşünmenize izin
vermiyor. Sadece sevgi odaklı kurcalıyor içinizi…
Yakınınıza
yaklaşınca, hiç düşünmediğiniz bir anda karşınıza çıkınca bir de pırpır etmeye başlıyor
kalbiniz değil mi? Ani tepkiden dolayı korktuğunuz için olmasın sakın o, emin
misiniz aşık olduğunuza…
Ama
ne zaman onu arasanız, yanınızda olsun isteseniz, inatla kayboluyor değil mi
ortadan, tam da ihtiyacınız sadece ona olduğunda, tam da ona sığınmak
istediğiniz de yanınızda olmuyor değil mi? Karşılığı olmayan aşk için bu stres
sıkıntı niye…
Ama
ne zaman lazım olmasa, kızsanız, aşk; hemen dibinizde, içinizde, beyne
hükmediyor inatla kalp; “ Düşün onu düşün… Az önce ne yaptı? Şimdi ne yapıyor,
düşün” sanki o sizi çok düşünüyor da, çok umurunda ya… Aptal gibi düşünün siz
kalbinize yenik düşüp…
İnsan
kalbi değişkenliği ile ünlüdür demişlerdi bir dizide… Kalbiyle yaşayan insan,
sürekli değişen insan... Seven insan, nefret eden insan, kızan insan, küsen
insan, kıskanan insan, bencileşen insan, nefsine yenik düşen insan… Aşkın sabit
kalacağına inanıyor utanmadan, hiç bir şeyin aynı olmadığı dünyada, aynı
görünen her şeyin bile detaylarda nasıl farklaştığına mantığı ile tanık olan
insan, utanmadan aşkın aynı olabileceğine inanıyor işte… Ne cahillik…
Aşk
tüm renkleri ile boyanıp geliyor önünüze. Sanıyorsunuz aşk güzel bir şey.
Gökkuşağı gibi büyüleyici. Ama büyüğü bozuluveriyor güneş yağmurun
taneciklerini kuruttuğunda…
İnsanlara
güvenini yitirmiş insanlar, aşktan ölecek de olsalar asla kaybettikleri güvene
bir daha sahip olamazlar… Belki de sırf bu yüzden aşka inanmazlar…
İnsan
hayatında her şey inanmakla başlar… İman, inanç yaratılış gereği insanın ömrüne,
kendine şekil veren görünmez bağdır.
Belki
de aşk eskiden gerçekten vardı. İnsanlar birbiri için ölürdü. Şimdi ölen tek
şey aşk.
Eskiden aşık olmaktı belki moda, aşktan ölmek modaydı bekli de… Şimdi
aldatmak moda, kandırmak in, dürüst olmak out.
Yetmez tek kişiyi sevmek, ikisi
üçü kaçı sığıyorsa koltuğa, whatappa, facebook a alabildiğince aldırmalı gönlü
insanla… Gönül mü tarla mı belli değil mübareğin ki… Hala inanan var mı aşka,
böyle örneklere şahit olmaya inat…
Onun
saç rengi güzel, bunu şekli, onun kaşı güzel, bunu gözlerini fena… Ana fena
harbi kaç kaç çok fena… Kız bizi gözüyle öldürecek hacı kaç kaç…
Eskiyi
bilmem de aşk şimdi heves… Gözü, kaşı, saçı, ortamın ambiyansı güzelken insana
rüzgar gibi esip geçen bir şey artık aşk… Seninle olan birkaç zaman sonra
başkasıyla olacak…
Sen
hala bana aşık olacak diye inan, kandır kendini… aptal…
Hemen
salak gibi gelecek hayalleri kur saniye başına yedi yüz elli tane…
Kızın
tekiyle samimi olduğu vakit kıskan hemen mal gibi salak… Sanki senin tapulun… Zaten
tapulun olsa da sen yokken ne haltlar karıştırdığını nereden bileceksin insan…
Aşık bana ben biliyorum, üzerime titriyor… Tabi canım, insanlar böcek gördü mü
hemen öldürmek için onunda üzerine titriyor. Böcek sanıyor mu insan bana aşık…
Böcek insandan daha akıllı yeminle, kaçıyor hemen…
Ama
beni çok kıskanıyor…
Kıskanır
bak buna karşı çıkamam, bazı insanlarda bencillik, ego alıp başını yürümüşken,
bu mümkün… adres soran kadına sırf benimle konuşmak için sordu. Oğlum çok
yakışıklıyım, acayip karizmayım kafasındaki adamı biliyorum yavrum ben… Sen
onun karizmasını ezip geçtin, dünyanın en yakışıklı adamı dururken sen aptallık
edip başkası ile konuştun ne gerek var. O varken, onun egosunu daha da
şişirmesi gerekirken onu bundan mahrum ettin, neden… Nasıl yaparsın bunu nasıl…
Tabi kıskanacak seni armut…
Evlenin,
evlenin zaten. Asıl hikaye o zaman başlıyor. Çocuklara masalları yasaklamalılar
bence. Küçücükken insanın bilinçaltını yalanlarla dolduruyorlar resmen. Kimse
evlenince musmutlu sona ulaşmıyor, evlilik son değil, acayip fena bir başlangıç…
Çok
fena… evliğin çok fena türleri var artık… Ama öyle sanıldığı gibi acayip mutlu,
pembe bir dünyası yok dünya evinin. Dünya çok güzel bir yermiş sanki de dünya
evi demişler. Dünya çok fena bir yer biz bir ev yaptık da sığındık işte. Ev
samandan yalnız… rüzgar geliyor ufluyor, tilki geliyor üflüyor, kurt geliyor üflüyor,
ekonomi geliyor üflüyor, kayınlar geliyor üflüyor, arsız kadınlar, utanmaz
adamlar geliyor üflüyor. İlla biri geliyor üflüyor. Ev bir oyana sallanıyor bir
bu yana sallanıyor. Malzeme çürük artık ne yapalım… Her zaman sağlam kalamıyor
bu ev bu dünyada… İnanmazsan her yıl artan boşanma istatistiklerini incele.
Hadi ben yalancıyım, devlette mi yalan söylüyor. Gerçi toplasak devlet
vatandaştan, her ülke ve millette daha çok yalan söyler ama neyse…
Hadi
diyelim üflediler, yıktılar, sen yeniden diktin, onlar yılmadı yıktı, sen
yeniden diktin, diktin…, diktin…, hep sen diktin… nereye kadar sen. Nereye kadar kaldıracak bünyen
bu kadar yıkımı, bu kadar zorlanmayı, unuttun mu sende insansın. Mutlu olmaya
hakkın yok mu? Huzura ihtiyacın yok mu? Sevmenin de sınırı var. Onu sevdiğinin dörtte
biri kendini sevsen ölür müsün abla… Böylede öleceksin zaten boşver. Bir de
diğer türlü ölmeyi dene bakalım. Kendini severek öl en azından. Asılını istersen en çok Yaradan’ı
sev abla… yaratılanı değil…
Hiçbir
kul o denli çok sevilmeye layık değil aslında, onu yaradan, onunla birlikte her
şeyi, seni, kainatı Yaratanı sevmek var… Aşk bence en çok Allah’ı sevmek için…
Aşkın en güzel hali, en özel, en doğru hali Yaradan’ı sevmek, gerisi hep
yarattığından ötürü sevilse yeter… Olması gereken sınır bu cümle Yunus Emre’nin de
demek istediği gibi…
Ah
bir de biz acizler bunu fark edebilsek…
Katılsam mı karşı mı çıksam bilemedim :)
YanıtlaSilAh keşke Yunus Emre kadar içten bir şekilde şu sözü söyleyebilsek ,her şey rayına oturacak gibi geliyor. :)
İnsanın kafasını karıştıran tuhaf cümleler bunlar canım... Boşver sen beni :))
SilAllah söylemeyi nasip etsin inşallah bizlere de o zaman ^^.
Neden bu kadar uzun bir yazıyı okudum, sorsan onu bile söyleyemem yaa. Katıldığım yerlerde var katılmadığım yerlerde.
YanıtlaSilMesela, platonik aşk bir şekilde hoş gibi geliyor. Bir sonraki seferde, başka şeyleri elde etmek için inança ihtiyaç olduğunda, bunu aklına getirebilirsin.
Evlilik de ayrı bir mevzu ya, hem kulağa hoş geliyor. Ne kadar zorluğu olsa da göze güzel geliyor gibi.
Bana göre her aşk plotonik... Gerçek aşkın karşılığı kulda yok... :))
Silyazıyı okudum ve anlayamıyorum ki ben neden ağlıyorum. ne biliyim sanırım uzun zmandır böyle doğru cümleler duymadığımdandır. doğru, ben seni alayamam, sen beni anlayamazsın. sadece anlamaya çalşırım. bunları çok sık düşününce insan içinden çıkamıyor. yaşadıklarımız, düşündüklerimizin tam tersi çıktı hep. herşey aslında görünenin tam zıttıymış. bunu sende anlamışsın. kendine iyi bak canım
YanıtlaSilAğlatacak kadar kırmış demek ki yaşadıkların seni. Ne diyebilirim ki insan kalbi kırılınca aşkın ne kadar karmaşık bir şey olduğunu daha da iyi anlıyor. Pembe, bizi kandırmaktan başka birşey yapmayan bir yalan dünyada yaşamaktanda, kalp kırıklıkları ile kandırılamadan yaşayacağımız için mutlu olmayız belki d... bir nevi nefes almaya devam etmek adına polyanacılık işte...:))
Silama gerçekten arada bir açıp okuyorum ve kendimi buluyorum, gerçekleri görüyorum. çok saol gerçekten minettarım
SilÇok güzel yazmışsın aşkı en iyi anlatan yazılardan kuşkusuz.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.:)
Sil