Biz Uzakdoğu severler için yepyeni online arşiv kapısı adeta. Kore Dizilerini son dönemde orijinali ile paralel bir şekilde dünya izleyicisine sunan platform oldu. Çin, Tayvan ve Japon yapımları da es geçmiyor.
Arada değişiklik yapmayı seven ben Netflix sayesinden inanılmaz eğlenceli çok tatlı bir shoujo manga live action'ı ile tanıştım sayesinde.
Good Morning Call 1997 - 2002 yılları arasında yayınlanmış bir shoujo manga.
Emlakçı tarafından dolandırılan, birbirine zıt iki karakter bazı çaresizliklerden birbirleri ile aynı evi paylaşmak zorunda kalırlar. Üstelik ikisi de lise öğrencisidir. Yakalanmamalılardır. Ancak oğlumuz okulun en popüler çocuğudur. Gözlerden uzak olmak bu ikisi için pek mümkün olmayacaktır.
2001 yılında tek bölümlük bir OVAsı yayınlanmış manganın.
2002'de final veren manga 2007 yılında isim değiştirerek Good Morning Kiss adıyla yayın hayatına geri dönmüş. Wikipedia'ye göre 18 bölümü yayınlanmış manga hala final vermiş değil. Vol.18 2019 Aralık'ta yayınlanmış.
Yıl 2016'ya gelindiğinde ise bu tatlış çifti çizgi dünyasından çıkarıp kanlı canlı hale getirmişler ve 17 bölümlük çok güzel bir dizi çıkmış ortaya.
2017'nin son baharında ise Good Morning Call: Our Campus Days adıyla 10 bölümlük 2. sezonu izleyici ile buluşmuş.
Kamisama Hajimemashita animesinden sonra beni o eski duygulara sürükleyen bir shoujo bulamamıştım bir türlü. Good Morning Call bana o hissiyatı yeniden verdiği için diziyi çok sevdim. Baş karakterleri, sevimliliklerini, birbirlerine olan sevgilileri... Herşeyleri ile çok sahiplendim onları. Tüm bunların yanında çok da eğlendiren bir yapım oldu beni. Ama yeri geldi gözlerimi de doldurdu. Normal de animeleri Live Actionlara tercih eden biriyim. Ama bu dizi bana bir anime izliyormuşum hissi verdi. Çok bilindik çok tahmin edilebilir havasına iç ısıtan sahiplenişleri vardı birbirlerini. Sonsuza kadar izlenilesi bir mutlulukları vardı adeta.
Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden hemen üniversite yıllarını konu alan 2. sezona başladım.
Aynı evi paylaşan farklı cinsiyetlerde olan bu iki insan için aşk da beklenildiği gibi kaçılmaz olur. Ama çiftin en büyük sorunu da bu olur. Ya aynı evi paylaşmasalardı? O zaman farklı insanlara aşık olmazlar mıydı?
İşte fitne fesatcıların bu zayıf noktadan çiftimizi vurup ortalık karıştırdığı bir ikinci sezon var karşımızda.
Birinci sezona ne kadar bayıldıysam, karakterlerini ne kadar çok sevip sahiplendiysem, ikinci sezon özellikle son 3 bölümden o kadar nefret ettim, o kadar sinirlerim tepeme bindi. O Son 3 bölüm adeta içim şişti. Dram yoktu ortada. Lisedeki saf masum çocukça ama samimi olan hayatlarına yetişkin olmanın karanlık gölgesi düşmüştü. İlk sezon başkalarından hiç etkilenmeyen çiftimiz, ikinci sezon bencil insanların tuzaklarına düşüp durdu. İlk sezon çevresindeki arkadaşları sayesinde sorunları çözen, daha da yakınlaşan çiftimiz; ikinci sezon çevresindeki insanlar yüzünden birbirlerinden uzaklaşır oldu.
"Yaa yetişkinlik olmak gerçekten berbat birşey. Keşke hep çocuk kalsak" duygusu hiç bir yapım daha güzel yansıtamaz.😅
İlk sezon yan karakterler bile çiftimizi birleştirmek için elinden geleni yaparken, kızımıza aşık oldukları halde kızımızı sevdiğine adım adım yaklaştırırken, ikinci sezon çat diye saçma sapan aşığım diye ortaya çıkıp, kendi bildiklerini okuyan, sürekli aralarını açan tipler; bende adeta öldürmek isteği uyandırdı.. Yani ben entrika severim, tatlı pembe ilişkilerden ziyade; sorunu konuşarak çözmek yerine yanlış anlamalarla başka boyutlara taşıyan çiftleri izlemekten zevk alırım diyorsanız o bile var dizimizde. Gönül rahatlığı ile her duyguya ulaşmak için izleyebilirsiniz.
Keşke 3. sezon olsa yine o samimi sevgilerini izleyebilsem. Kim bilir, ölü bir çok diziyi sezonlandıran Netflix; 3.sezon ile bir evlilik hayatını taşır belki ekranımıza çiftin. Ümidi kesmemek lazım, ihtimali çok düşük olsa da.
Bu arada sizde de olur mu bilmem? Ben özellikle animeden live actiona geçince bir eksiklik hissederim. O çizgi dünyanın büyüsü 3 boyutlu insanlara bir türlü oturamaz sanki. Özellikle chibi çizimlerin verdiği duygunun eksikliğini hep çekerim. Lakin Good Morning Call o hissi yaşatmadı bana. Oyuncular rollere o kadar güzel oturmuşki.. Nao-chan'ın sevimliliği, Uehada-kun'nın soğukluk ile gizlemeye çalıştığı samimiyeti o kadar başarılıydı ki, karakterleri çok sevmem de oyuncuların katkısı da büyük oldu. Oğlumuz cidden yakışıklı, kızımız cidden çok sevimliydi. Konuşmadan gözleri ile duygularını yansıtışları da bir o kadar başarılı idi oyuncuların. Daichi, Marina, Abechi, Yuririn, bir o kadar baskın ve tatlı karakterlerdi.
Tabi ki OVA'sını izleyip mangasına da bir göz attım. Ama hikayeler farklıymış gibi geldi bana. Aynısı alınmamış da ayrı bir senaryo yazılmış sanki. Vaktim olmadığından çok da araştıramadım ama. Uehara'nın mangada çok da sessiz bir tip olmadığını gördüm mesela. 1.sezonda kendisi pek konuşkan değildi. İkinci sezonda da çok yanlış tiplerin yanında konuşası geldi ama neyse...
Dizinin, okulun 2. en yakışıklı çocuğu Daichi mangamızın, dizimizin de 2. adamı... İlk çiftin güzelliğinin yanında, acaba Nao-chan çocukluktan beri kendisine aşık Daichi ile olsa nasıl olurdu soru işaretlerine cevap arayan çingularıma güzel bir hediyem var. 2019 yılında oyuncular Coffee&Vanillla isimli bir dizide başrolleri paylaşıyor. Henüz izlemedim ama o da bir manga uyarlamasıymış. İzlerim diye düşünüyorum. Sizce izlemeli miyim? Yorumlarda buluşalım.