24 Temmuz 2020 Cuma

The King: Eternal Monarch

          Merhaba sevgili çingular. Bugünkü konuğumuz 2020'nın en karmaşık dizisi The King.



            Bu yılın en beklenen dizisi olma özelliği de taşıyor aynı zamanda.

          Herşeyden önce Lee Min Ho ssi'nin askerden sonraki geri dönüş projesi olmasının yanında;
Mr. Sunshine, Goblin, Descendants of the Sun, Heirs, A Gentleman's Dignity, Secret Garden, City Hall gibi hitlerin yazarı Kim Eun Sook ssi'nin kaleminden çıkan bir hikaye olması en önemli beklenti sebebiydi biz KDrama severler için.

          İlk kez izlediğim isimlerde vardı dizide, yıllarını bu işe vermiş deneyimli yan karakterlerde vardı. Başrollerdeki tanıdık tanımadık her isim çok yetenekli şüphesiz. Reklamlar çok iyi yapıldı, beklenti en yüksek seviyedeyken başladık dizimizi izlemeye. 

           Konu olarak da gerçekten ilginç bir hikaye vardı karşımızda. Konuyu okuyan herkes de diziyi izleme isteği uyandıran bir hikaye. Paralel evrenler arası açılan bir kapıda karışan işlerin yanında imkansız bir aşk öyküsü. İki dünya, iki dünyanın kendine has işleyişi, aynı yüz, aynı DNA ama farklı karakterlere sahip insanları öyküsü. Tam bir hit konusu değil mi sizce de?

           Ama dizi benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü bu güzelim konu işlenemedi. Ya ben yukarı da saydığım sebeplerden dolayı beklentimi çok yüksek tuttuğum için bir türlü memnun olamadım diziden yada gerçekten bu senariste yakışmayan çok baştan sağma bir senaryo vardı önümüzde. Bir çok izleyici eminim final bölümü izledikten sonra ben daha iyisi yazabilirim diye geçirdi içinden. 

           Öncelikle dizi bilimsel bir teori üzerinden fantastik bir kapı açıyor. Fantastik dizilerde mantık aramak ne kadar mantıksız olsa da insan yine de bir denge bekliyor olay örgüsünde. Ama senarist kafasına eseni yazmış denge kurmak yerine. Yeri gelmiş kendi yazdığını unutup kendi ile tezata düşmüş. O yüzden çok kez aklımdan gölge yazar mevzusu geldi geçti. Bilmeyenlere hemen açıklayalım. Gölge yazar; bilinmeyen senaristlerin yazdığı senaryoyu benim diye kullanan ünlü yazarların mevzusu. Çünkü tüm dizilerini bayılarak izlediğimiz Kim Eun Sook yazmış gibi değildi senaryoyu. Ya bugüne kadar olanları o yazmadı yada bunu o yazmadı. Başka bir açıklama getiremiyorum bu diziye. Çünkü böylesi deneyimli bir kalemden çok acemi bir kalemden çıkmış gibi geldi senaryo bana.

Eminim içinizde çok seven arkadaşlar da var. 
Bu yüzden bu yazı sizi kızdırabilir.
Abartı gelebilir. 
KDrama izlemeye yeni başlayan arkadaşlar hiç şüphem yok ki diziye bayılacak.
 Çünkü onlar henüz KDrama klişeleri ile çok karşılaşmadı. 

          İzlemeyen arkadaşların ise yazımızı okumamasını tavsiye ederim. Zira birazdan biz izleyenler ile bol spoili bir yolculuğa başlayacağız. 

Şekil: A1
          İlk bölüm inanılmaz bir karmaşaydı. Hiç birimiz tek seferde anlamadı. Ama görsellik şekil A1 de görüldüğü gibi muazzamdı. Olabilirdi karmaşa, sonuçta bilim kurgu ile fantastik olguları birleştirip yapılmış bir dizi... Her şey eminim ki zamanla oturacak diye düşündüm. 
          Oyunculuğu ve yakışıklığı ile Hallyu dalgasının en sevilen isimlerinden Lee Min Ho ssi; kızların hayalindeki beyaz atlı prens gelmiş, çekilin yoldan inceliği de gayet eğlenceli bir göndermeydi bence.
           Daha da önemlisi karakterler, oyuncuların karakterleri kendine giydirişi ilk bölümlerden göze çarpıyordu. Bir eksiklik hissi vardı ama umutlar yeşil...
          Kim Eun Sook senaryosu demek ince espriler ile bizi eğlendirmek demektir aynı zamanda. Bu beklenti ile dizi ilk başladığında yazdığı güçlü karakterler ile yine Goblin'deki gibi bir bromance izleyeceğimizi düşünmüştüm sevinerek ben. Lee Gon ile Jo Young karakteri buna inanılmaz elverişli bir havadaydı. Ama ucundan bir koklattılar ilk bölümler. Sonra bir sis gibi kayboldu adeta. 
Bir iki tane de olsa böyle komik replikler vardı , merak etmeyin. Biz sadece daha fazlasına alışık olduğumuz için yetinemedik.😅

           Jo Young'un parlayan karizması beklediğim sahnelerde yoktu ne yazık ki dizi ilerledikçe. Eun Sup çok sevimliydi ama Jo Young'un karizmasını biraz daha görmeyi tercih ederdim. Eun Sup daha ön planda kaldı. İlk bölüm kralın sadık adamı rolü tanıtıldı ve geçildi. Halbuki daha baskın bir karakterdi ama yeterince işlemediler. 

Finalde bir de delik deşik etmesinler mi? Yine Kralın yanındaki en sadık ve dizinin 2. karakteri olan süper iyi kişiliği kaybettik olamaz diye düşündüm bir an. Neyse ki kalbur gibi delinmesine rağmen turp gibiydi.




          4. bölümün sonunda dizimiz kendini toparladı hissi uyandırdı bizde. Umutlar yeşilden çiçek açacak tomurcuklara doğru ilerliyordu ki 6. bölümde yine abartılı klişelerle tomurcuklar açmaktan vazgeçti. 
          Özellikle yemek yapan kral dizinin asıl konusundan daha fantastikti bence. Neden yapmayı bildiğine yaptığı açıklaması güzeldi ama inandırıcı bir sahne değildi. Kıza havalı görünmek için yapılan sıradan romantik komedi numaralarından biriydi sadece. 
           Belki de bu klişelerden tüm karmaşasına rağmen dizi tahmin edilebilir ilerliyordu bana göre. Karakterler ile aynı anda öğrenmedik mesela bir durumu. Vay böyleymiş mi diye şaşırmadık bu yüzden. Karakterlerde bir an önce öğrensin diye bekledik çoğu zaman. 

          Hep bir olmamışlık hissi ile diziyi izleyen ama içimdeki düzelecek umudundan bir türlü vazgeçemeyen ben, 11. bölümden sonra tüm umutlarımı çöpe atarak inanılmaz sinirlendim. 

          Çünkü 11. bölümün sonunda dizi saçmalığın zirvesine oturdu gözümde. 
Son sahnede; özellikle Kim Go Eun oyunculuğunu konuştururken, sahnenin saçmalığı niye dikkatini çekmemiş kimsenin anlamış değilim. Kız son teknoloji dünyanın 4. zengin ülkesinde sıradan vatandaşların kayıt bıraktığı ankesörlü telefondan sesli mesaj bırakıyor. Kral da onca işi arasında bunu öğrenip hemen geliyor. Kız orada yangın çıkarıp duman yolu ile haber göndermeye çalışsa yemin ederim daha gerçekçi olurdu.
          Hadi hepsini geçtim kılıçla adam öldürmek nedir ya? Son teknoloji olan dünyanın 4.zengin ülkesinde kılıçla adam biçiyorlar.
"Bu senaryoyu Kim Eun Sook yazmış olamaz. İnanamıyorum böylesine acemice yazılan bir senaryoyu, bu kadar ticari vari dizi klasikleri ile yazılan bir senaryoyu, bütün yapımları hit olmuş deneyimli bir senarist; kafayı yemediyse bu senaryoyu yazmaz...
istese de yazamaz... " diye çıldırdım adeta evde.😅

Çünkü daha öncede söylediğim gibi ben için Kim Eun Sook senaryosu demek; fantastik olsun olmasın bizi eğlendiren, aşka doyuran, heyecan ve şaşkınlıklar yapan dizi demekti. Ama bu dizi sadece başa çıkılamayan bir karmaşa gibiydi adeta. Bölük pörçük işlenmesi yüzünden de olabilirdi tabi ki bu. 
          Tüm olumsuz hissiyatlarıma rağmen tabi ki diziyi izlemeye devam ettim. 

          O da nesi ertesi bölüm tüm öfkemi yok eden bir bölüm sonu vardı karşımda. Asla beklemediğim, beni ters köşeye yatıran bir hamle. Dadının sırrı gerçekten beyni durduran tek noktaydı. İşte diziden beklediğim performans buydu. Belki de diğer dizilere inat son bölümler bozulma klişesini yıkıp doruk noktasına ulaşacaklar diye yeni umutlar yeşerdi içimde. 


          Peki ne oldu? Diğer dönüm noktası dediğimiz yerler gibi bir açıklamaya ile geçiştirildi. 

          Tabi asıl hikayenin can alıcı tarafı olduğunu düşündüğüm Shin Jae'nin hikayesi gibi. Gizemli birşey var, var diyip diyip sonunda; "aaa öylemiş mi?" dediğimiz anlardan birine dönüştü o da hepsi gibi. 

          Yine de finalde dizin en beğendiğim sahnelerinden biri Shin Jae'nin annesine gerçekleri açıkladığı sahneydi. Suçluluk duygusu, yalnızlık duygusu, kenara atılma korkusu çok başarılı bir şekilde ekrana yansıdı. Ama daha da güzeli annesinin koşarak gelip yıllarca büyüttüğü oğlundan özür dilemesiydi. "Özür dilerim, sana sarılmalıydım." demesini dizinin bence en duygusal anıydı. Benim gibi sulu göz bir insan sadece orada ağladı. Siz düşünün.:)

         Dizimizin dizi olmasını sağlayan herşeyin başı olan bir kötümüz vardı: Lee Rim.
Bu ajussi'yi bir yerden tanıyorum diye düşünürken yıllar önce izlediğim 9 End 2 Out dizinin başrolü olduğu hatırladım birden. Yıllar Korelilere yakışıklılık karizma katıyor, görünüşlerinden hiç birşey eksiltmiyor adeta.
Dış görünüşe verdikleri önem gözle görünmeyecek gibi değil. Neyse geçmişten gelen bir sevgim var kendisine kısaca.
İnanılmaz kötü olmasına rağmen, açgözlüğü ve açgözlüğünün onu sadece acımasız bir adam haline getirişi değil ne kadar cahil bir adam haline getirişini de izledik. Zehir planlar yapan kafasına inat erdemliliğin eksikliğinden doğan cahilliği çok başarılı yansıtılmış bir karakterdi. Lakin öylesine kötü bir karakterinde yıllarca geçti dolambaçlı yolların tersine mükemmel bir son yazılabilecek yazılamaması çok sinir bozucuydu bence.
Adam geçmişe yiğeni ile beraber gittiğinde kendi boğazını kesip kendini öldürüyor. Ne kadar mükemmel bir son değil mi? Tam bu noktada madem kader denilen olgu değişmiyor ve aynısı yaşıyorlar ise.. Adamın kaderinin kısır döngüye girmesi gerekirdi ve bir daha ortaya çıkmaması gerekirdi. Halbuki adam tekrar ortaya çıktı. O olaydan sonra da dünyaya tekrar geldi. Üstüne çok basit tuttuklandı. Tutuklandıktan sonra herşeyi kabullenip birden itiatkar oldu. Pehhh... yani...



Lee Min Ho Faith'in bir başka versiyonunu çekiyor gibi hissediyorum dizinin başından beri. 
Kurgu ilginç ama ben diğer izleyiciler gibi kafa karıştırıcı bulmuyorum. Herşey tahmin edilebilir ilerliyor. 
Vay böyleymiş mi diye şaşırmadım henüz. Umarım beni dizi ilerleyen bölümlerde şaşırttır. Hala ümitliyim.
          İşte böylesi bir final ile en başından en sonuna kadar hep bir eksiklik hissetmiş oldum ben. Sonuçta olmamışlık hissini içimden silmeyi başaramadılar.

          Ama en faciyası ise ürün yerleştirmeler. İlk kez Koreli netizenlerin söylediği ile aynı fikirdeyim. Göze sokulan bir ürün yerleştirme... Kraliyette içtiğim kahve, yediğim ekmek... yüzümüze böyle sıkıyoruz, böyle sürüyoruz... Arkadaş niye açıklama yapıyor oyuncular? sürsün, yesin, içsin, geçsin işte, marka görünsün yeter bence. Bu sahneler olay akışını, dizinin ciddiyetini ve samimiyetini böldü ne yazık ki.
          Üstelik çoğu bölüm sonu da klasik beklenen bölüm sonlarındandı. Saatte bakmadan da aha şimdi bitecek belli havası vardı. Görsel sahneler ile sükse yapılamaya çalışılmış daha çok. Bu da hikayenin samimiyetini bölmüş bence. 

          Başrolleri yakıştırmayanlar vardı, o kısım beni çok enterese etmedi. Ne zaman aşık oldular hiç anlamadık diyenlerde vardı. Aralarında aşkın hızında ziyade aralarında aşk benim kalbime bir türlü ulaşmadı ne yazık ki. Goblin'de çiftlerin birbirlerinden ayrıldıkları her an yüreklerimizi parçalamıştı oysaki. Mr. Sunshine da her aşığın aşkı yüreklerimize bıçak gibi saplanmıştı izlerken oysa. Kil Ra Im ile Kim Joo Won aşkına az mı göz yaşı döktükmüştük...





Adı: 더 킹: 영원의 군주 / Deo King: Yeong-wonui Gunju
Tür: Drama, romantik, fantastik, bilim kurgu
Bölüm Sayısı: 16
Yayınlandığı Kanal: SBS
Yayınlandığı Tarihler: 17.04.2020 - 12.06.2020
Yayınlandığı Günler: Cuma - Cumartesi 22:00

Oyuncular: 

  • Lee Min Ho / Lee Gon
  • Kim Go Eun / Jung Tae Eul  - Luna 
  • Woo Do Hwan as Jo Eun Sup - Jo Young

  • Kim Kyung Nam / Kang Shin Jae

  • Lee Jung Jin / Lee Rim


  • Jung Eun Chae / Goo Seo Ryung  - Goo Eun Ah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder