28 Aralık 2020 Pazartesi

Because This Is My First Life

            Herşeyin ertelendiği bugünlerde dizi izlemesek olmaz değil mi çingular.

           Dizimizde her ne kadar yaş insanların dünyasında önemli, hayvanlar için hergün aynı deselerde, (kısaca önenmsiz). Gerçekten biz düşünen hayvanlar için çok önemli... Yaşadıkça, kırıldıkça, yaşımız artıkça duygularımızda değişiyor. 20'lerinde herşeyi bildiğini zannedenler, gururla bilmişlik taslayanlar, 30'larına gelince hiç bir şey bilmiyor. Doğru olan ne, yanlış olan ne bilmeden yaşıyoruz hayatımızı. Kendimize duyduğumuz özgüven; zamanında rüzgarında belirginliğini yitirebiliyor bazen.
Yüzyıllardır süre gelen zamanın gelenekleri yorabiliyor yüreklerimizi; geri kalsak da, beklenen yolda ilerlese de fark etmiyor.

           Eskiden daha çok hareketli dizileri severdim. Şimdi durağan, hayatın içerisinden dizileri daha çok seviyorum sanırım. Sanki kendimize bir ayna gibi diziler.
          İlk Kore Dizisi izleme nedenimde buydu:
Hayattan dersler alıyoruz.
Bize benzeyen karakterler ile kendimize dışarıdan bakma fırsatı yakalıyoruz.
Sadece hayal ürünü demek çok yanlış bu yüzden oyun, oyunculuk, dizi, sinema sektörüne.
          Hayatı güzelleştiren şey ayrıntılardır. Dizilerdeki ayrıntıları yakalamayı seviyorum. Kitap okumak kadar keyifli... Kitap okumak kelime dağarcığımızı geliştiriyor, ufkumuzu açıyor, hayal dünyamızı büyütüyor. Edebi bir dizi izlemek , bir film izlemenin insana kattığı değer bambaşka...
Kendiniz için başkalarını anlamak için izlemeli, hayali değil gerçekleri tartmanızı sağlıyor.
Hayal dünyanız gelişmiyor ama başkalarını değerlendirmek için anlamak için çok önemli.
Bir bakış, minik bir konuda geçen anlamsız bir cümlenin; insanın duygu ve düşüncelerini nasıl anlayabileceğimizi öğretiyor bana.

İşte Because My First Life dizisi benim için öyle bir dizi oldu. 


          Genelde insanların bencilliklerine şahit oluyoruz bu devirde.
Çoğu dizi gibi; özellikle kötü karakterleri olan, sadece kendini düşünen insanları anlatan yapımlardan çok farklı bu dizi.
          Hayatta sevdiklerini mutlu etmek için kendine haksızlık eden yığınla insanların hayatından bir dizi bu.
          Hata yapabiliriz çünkü bu ilk hayatımız. Hepimiz ilk kez yaşıyor bu hayatı. 

          Kimse 30'larına geldiğinden neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmediğini fark ediyor.
Yılmışlıkların verdikleri bir yanda, gerçekleşmesini beklediğimiz hedefler bir yanda... Arada sıkışıp kalmanın getirdiği stres ile cevabını bilmediğimiz o anları; kısaca 30'lu yaşına gelmiş insanların hikayelerini anlatıyor bu dizi.
          Hayal dünyasını geriye, kırıkları ile bırakmaya başladığımız; pembe gözlükleri sıyırıp gerçekler ile yüzleştiğimiz o anları anlatıyor dizimiz.

Evlilik kurumu, insan ilişkileri üzerinden anlatıyor üstelik.

          Belki de bir çoklarına sıradan gelebilecek bu diziyi ben çok gerçekçi buldum ve anlayacağız üzere çok sevdim. 

         Para ile yönetilen kapitalist dünyada; düşünmeden hareket etmemize sebep olan paradan daha üstün olan şeyin insan duyguları olduğunu görmek, hala bunu görebilmek çok güzel her şeyden önce.

         Bir yanda hiç ilgisi olmayan iki insanın; yaşam idame ettirebilmek uğruna girdikleri yol; geleneksel yöntemi gençlerin eleştirdiğini söylemelerine rağmen kader ve bağın güzelliklerini anlatan bir dizi olması da hoş bir ironi.

        Bir diğer yanda en güzel yıllarını birbiri ile harcayan çiftin uzun süren yollarındaki ayrışmaları ve bocalamalarını anlatıyor dizimiz yan çiftler ile.

        Kalp kırıklığı ile yollarını ayıran insanların; yıllarca birbirlerinin akıllarına düştükçe "bir gün karşılaşır mıyız?" ümitsizliği ile, karşılaşma anını akıllarında 1000'lerce kez prova etmiş insanlar... O büyük an geldiğinde şaşkınlıkla hiç bir şey demeden gayet sıradan cümlelerle o özel anı sıradanlaştırabildiğini de anlatıyor aynı zamanda. 


        Kadınların toplumdaki yerini; insani olmayan yabancı bakışlar ile iş hayatındaki ve ev hayatındaki zorluklarından da bahsediyor.

        Ve tüm zorluklara katlanan çalışanların; son noktasına gelmiş olmalarına rağmen çalışmak zorunda oluşları... Haklarını arayamadan, hiç bir şey yapmadan olayların üstünü kapatmak zorunda oluşları ve bunun için kendilerine yaptıkları baskıları da anlatıyor.

        Eleştirmeden cümlelere dökmeden durumların sahnelerini izleterek anlatıyor sadece.
İşte dizi izlemek bu yüzden güzel... binlerce cümle olmadan sessizce de anlatılabiliyor bir şeyler. Tv insanı aptallaştırır! Tamamen saçmalık bir cümle...
İzlemeyi bilmek lazım. Doğruyu izlemek lazım... Sorgulayarak öğrenerek...

         Ama en önemlisi her karakter sevdiklerini daha mutlu edebilmek adına kendine eziyet edebildiğini anlatıyor. Ailesi uğruna kendi hayatından da vazgeçebiliyor yeri geliyor insan.
        Onları mutlu etmek için kendimizi mutsuz ettiğimiz bu dünyada bizim mutsuzluğumuzun onların mutluluğuna engel olduğunu göremiyoruz bazen. Böyle bir kısır döngü sevgi ve mutluluk.

        Ben hikayelerin çoğunda kendimi buldum. Yapmak zorunda olduğumuz işimizden istifa edip yeni bir hayata başlamanın duygusu da dahil.
Bu yüzden bir nefes alma penceresi açtı bana dizi adeta. Kendi hikayelerimi buldum her anında sanki.
"Aaa bunları yaşamam normal demek ki. Herkes yaşıyor bu yaşlarda demek ki bu duygu karmaşalarını, sıkılmışlıkları..." diye düşünmeme sebep oldu. İçin için ferahlattı da gibi.
Kendi dertlerimizle boğuşurken, herkesten farklı olduğumuzu sandığımız anlarda herkes gibi olduğumuzu hissettiren ve rahatlatan bir pencere açıyor dizi.

            "30'lu yaşlara başlamak ve yaşamak gerçeklere daha yaklaşmak demek aynı zamanda" hissi o yaşa varmış bizlerin bu diziden alabileceği en net his olsa gerek...

           Kısacası bence diziyi izleyin. Çok güzel edebi bir dil ile yazılmış senaryo. Oyuncularda çok güzel oynamış ama senaryo çok kaliteli, mutlaka izlenmesi gereken bir yapım.

Çünkü; bu hayatımız ilk...





Adı: 이번 생은 처음이라 / Ibeon Saeng-eun Cheo-eumira
Diğer Adı: This Life is Our First
Tür: Dram, Romantik, Komedi
Bölüm Sayısı: 16
Yayınlandığı Kanal: TvN
Yayınlandığı Tarihler: 09.10.2017 - 28.11.2017
Yayınlandığı Günler: Pazartesi - Salı 21:30

*Ek Bilgi: Dizi bir Japon manga uyarlaması: 2012 - 2020 yılları arasında yayınlanan Nigeru wa Haji da ga Yaku ni Tatsu adlı manga; 2016 yılında aynı isim ile 11 bölümlük JDrama olarak uyarlanmış. Bir yıl sonra ise KDrama uyarlaması yapılmış. 

Oyuncular:




  • Kim Min Gyu / Yoon Bok Nam


  • Lee Chung Ah as Go Jung Min


OST: 

1. Star Figure 별 그림 UJi (유지)
2. Everyday - Han Hae Bin/Gugudan
3. I Want To Love - 사랑하고 싶게 돼 MeloMance
4. Marriage 결혼 - MoonMoon (문문)
5. This Life - Moon Sung Nam (문성남)
6. Shelter - Song Hee Jin (송희진) feat. Lee Yo Han (이요한) (OFA)
7. Tomorrow - Ryu Ji Hyun
8. Can't Go 갈 수가 없어 - Ben
9. Because You're Here 그대가 있어서 - Jung So Min
10. Two Rooms
11. Star Billy 
12. Live Actually
13. Welcome 
14. Star Picture Strings 
15. Jungle Gym 
16. Halfway 
17. Loner 
18. Star Game 
19. Red Cloud
20. By Chance 
21. Some Where 
22. Odd Neighbor
23. Fall
24. Wake
25. Star Swing 
26. Fresh Horror 
27. Empty Brain
28. Once Again 

Aslında ben bu yazıyı bu senenin baharında yazmıştım
 ama düzenleyip paylaşmak bugüne kısmet oldu... 












22 Aralık 2020 Salı

Death Parade

           Death Note izlerken mükemmel zekasına dayanamayan ben; Vampire Kinght mangasına güzel bir yatırım yapıp da anlamadığım finali çözmeye çalışırken, 2.serisinin çıktığını öğrenen ben; bunların sonucunda Kamisama Hajimashita'yı özlediğimi fark edip, onun gibi yokai'li bir yapım arayıp, tesadüfen bulduğum bir anime ile karşınızdayım çingular. 


          İlk kez bir mangası, bir oyunu olmayan yani bir uyarlama olmayan anime izledim sanırım. 

2013 mart ayında 25 dakikalık tek bölüm olarak yapılan mini anime Death Billiards ismi ile yayınlanmış tv'de. Daha sonra 2015 yılında Death Parade isimli 12 bölümlük bir anime yapmışlar.

Ben ilk 12 bölümlük animeden başladım tüm bu bilgilerden habersiz elbette. 

            İlk bölüm inanılmaz bağlayıcıydı. İnanılmaz akıcı, düşündürücü, sorgulayıcı, egzantirik, gerilim dolu, akıl, algı oyunları ile ilgi çekici. Diğer bölümleri de çok başarılı buldum ama ilk bölümün havası hiç birinde yoktu. 

           Animenin konusuna gelince; ölüm hakemleri olarak adlandırılan -sözüm ona duyguları olmayan-varlıkların ölümden sonra insanların gitmesi gerektiği yere karar vermek için meftalar ile oyun oynamaları üzerine kurulu. Amaç ruhun karanlık tarafını ortaya çıkarmak. 

           Tabi bunun yanında karakterleri tanıyoruz, gizemleri çözmeye çalışıyoruz. 12 bölümde tüm bunları yapmak imkansız olduğu için yeni sezonlar gelirse izlenir bence diye düşünüyor insan ama aradan da 5 yıl geçmiş hani. 

          Ölüm bir sonuç ama sebepleri farklı olabiliyor. Kimi kazadan, kimi cinayetten, kimi intiharla ölebiliyor. Sebep ne olursa olsun getirdiği sonuç, farkındalık tek bölümlük karakterde çok derin işlenmiş. Çizim karakterlerinin ekrana bu kadar duygu aktarabilmesi anime dünyasının olağanüstü başarısını ortaya koyuyor bir kez daha. 

          Özellikle intihar eden sayısının yüksek olduğu Japonya'da intihar ile gelen karakterlerin ne kadar yanlış, avare bir karar verdiklerini göstermek için ekrana aktarılan pişmanlık duygusu muazzam. Tabi ki kendi ile çelişip intihar eden iki insanın da reenkarnasyona gönderilmesi bir o kadar yanlış bir yönlendirme. 

          Dünya'da binlerce çaresizlik var, binlerce adaletsizlik, eşitsizlik... Kalp kırıklıkları, zorluklar ama hepsinden beteri ölüm, devamsızlık, son ve sonun getirisi hesap verme durumu... Asıl insanlığın korkması, düşünmesi gereken, iç muhasebeyi her daim aklımda tutması gerektiğini hatırlatan güzel bir mesajı var animenin.

          Tabi ki işleniş olarak bizim inanç ve kültürümüzü zıt bir yerden konuyu ele alsa da dünyada herkes farklı dili konuşmasına rağmen, birbirini anlamamasına rağmen, farklı idealleri, farklı ideolojileri varken herkesin aynı duygulara sahip olması, duyguların dünyanın ortak dili olması çok doğru bir tespit. 

          Onların inandığı gibi reenkarnasyon yada boşlukta yok olmak diye bir şey yok. Ve ölümden sonra hesap vermek onların işlediği gibi kişi beyanı ile değil "sade ve sadece gerçekler ile yaşanacak ve yalnızca gerçekler üzerinden hüküm alması her insan oğlunun"bilgisine sahip bir kul olma hali insana bir şükür getirecektir diye düşünmekteyim ayrıca izlerken. 



20 Aralık 2020 Pazar

15. Yılında 10 Yıllık Suju'm...

              6 Kasım 2020'de 15. yılını kutlayan Kore yapımları sever olmamda yoldaşım olan Super Junior 10. Yıl yazıma hoşgeldiniz sevgili çingular. 

            "Zaman inanılmaz hızlı akıyor"un en bariz örneklerinden biri benim için Super Junior. Onları ilk tanıdığım, sevdiğim, dinlemeye başladığım günler dün gibi. Ama üzerinden 10 yıl gibi upuzun bir zaman geçip gitti bile. 

Kpop ile hala çok yakın ilişkisi olmayan ben You're Beautiful dizisindeki Sorry Sorry parodisi ile tanışmış oldum ilk kez Suju ile. Genç yıllarımın enerji kaynağı oldular benim için. Hayat telaşından eski yakın takipliğim devam edemese de hala dinler, hala sever, hala değer veririm tüm üyelerine tek tek. Adeta beraber yaşlandığım insanlar oldular sanki. Aradan yıllarda geçse Siwon'u gördüğüm her anda içimden bir yerlerde sırıtan bir ergen çıkıyor ortaya sanki. Hafızam o günlere geri dönüyor tekrardan. 


15. yıl dönümlerini kutlamak için Yesung ve Leeteuk'un yazmış olduğu bu şarkıyı dinleyip tatlış klibi izleyince aklım bir kez daha o günlere kaydı işte. Siwon'un iç ısıtan gülümsemesi ile başlayan klip fanları eski günlere götürmek için yapılmış belli zaten. 

Super Junior'ın samimiyeti, sıcaklığı, üyelerin kendilerine has karakterleri, zorlandıkları yıllara, uzaklaşmak zorunda kalan üyelerine rağmen hala Super Junior adının yaşıyor, yaşatılıyor olması bence harika bir detay şu hayatta. 

Gecikmeli de olsa; 10. albümlerinde tekrar ELF ile buluşan SUJU; karantina günlerinde konser havasında çok harika bir klip sunmuş bizlere;

 

Şu seslerin güzelliğini, berraklığını ve uyumunu dinlemek yıllardan beri keyif aldığım değişmez rutlarımdan biri olması sanırım beni onlara bağlayan etken. Sadece dinlemeye bile bayıldığım şarkılarını artık anlıyor olabilmekte yılların bana kattığı en güzel hediye üstelik.

Piştikçe daha da lezzetlenen sesleri ve yıllara meydan okuyan arkadaşlıkları... Super Junior iyi ki varlar. Bir eğlence programında yaptıkları parodideki gibi dede olduklarında bile bir arada olup şarkı söyleyemeye devam ederler umarım. 

           Ama bana bu yazıyı yazdıran asıl mevzuyu sona sakladım çingular. 
 10. Albümün 2. şarkısı ve klibi olan Burn the Floor...  

 Çayda çıranın modern Super Junior versiyonu tarzındaki kareografileri, hele ki klibin ortasında yukarı kaldırılan let ışığın altından geçen üyeler ile bana adeta bizim kına gecelerini anımsattı. Eski günlerin hatırına bu duygumu sizlerde paylaşmak istediğim için hemen buraya koştum. :)

19 Aralık 2020 Cumartesi

Bitmek Bilmeyen Hikaye: Vampire Kinght

           Ayda yılda bir paylaşım yaptığım Instagram sayfamı takip ediyorsanız; yıllar önce izlediğim anime Vampire Knight'ın 19 bölümlük mangasını aldığımı görmüşsünüzdür. Bu yazı bol spoiler içerecek bu yüzden. 

          Yıllar önce izlemiştim ben anime Vampire Kinght (ヴァンパイア騎士)'yu. Gençlik yıllarımdaydı desem abartmış olmam. Başlangıç ve bitiş şarkılarını o kadar sevdim ki yıllardır sıkılmadan dinlerim. 

Biliyorsunuz tüm dünyanın hayatına 2020'de pandemiden sonra Netflix girdi. Netflix'de anime ile yeniden karşılaşınca şöyle bir bakıp çıkayım dedim ama tahmin edersiniz ki çıkamadım. Yıllar sonra animeyi tekrar izlemiş oldum. İyi ki böyle bir şeyi yapmışım ama...
Meğer ben ilk izlediğimde anlamamışım bir çok yeri. Yeniden izlediğimde bu aydınlanmayı yaşadım ve Zero'ya bir kez daha bağlandım eskisi gibi. 


           Bir yanda hayatı acı yalnızlık ile dolu hüzünlü bakışlı Kaname, diğer yanda işlerin her zaman onun için kötü gittiği Zero. Sürekli kaybeden Zero. Ailesini kaybeden, insanlığını kaybeden, sevdiği kadını kaybeden Zero ile biten anime. Hayır böyle bitemez, mangayı okumalıyım dedim ve öyle yada böyle satın aldım. Ne yalan söyleyeyim bana biraz pahalıya mal oldu. Ama en azında sonu öğrenebilecektim. Mangayı okudukça anime izlemeyi daha çok sevdiğimi anladım. Çünkü mangayı anlamak nedense bilmiyorum bana zor geliyor hep. İnternetten okuduğum için anlamıyorum sanıyordum ama elimde kitap olsa da anlamadığım yer çok oldu. Sonradan hatırladım ki animeyi de 2. izleyişimde daha net anladığıma göre hikaye biraz dolambaçlı. 

           Gerçekten inanılmaz dolambaçlı. Sizi şaşırtan yerler varsa da, bu olmasa da olurmuş aslında, şimdi bunu niye yaşadık hissi veren sonuca bağlanmayan durumlarda mevcut. Karakterlerin inanılmaz gizemli olayları mevcut belki 2.'ye okuyunca anlarım. 

Anime 2 sezondan oluşuyor hepinizin bildiği gibi. 

Manga da 19 ciltten oluşuyor. 18 cildi bitirdikten sonra dedim ki bir ara vereyim. 

          Ama veremedim. Aklım tamamen 19.ciltteydi. Okuyup sona ulaşmak en iyi yapacağım işti o an. Çünkü beynim uzun zamandan sonra ilk defa bir şeyin sonunu bu kadar delice öğrenmek istiyordu. Üstelik 18 bölüm tam bir Zero-Yuki bölümüydü. Her ne kadar Yuki yine Yuki'liğini yapıp bizi ve Zero'yu deli edecek bir durumla bölümü kapatmış olsa da. 

Tabi onca karmaşayı son bölümde çözüp mutlu son arıyoruz. Peki buluyor muyuz? Bilmiyoruz. 

Okudum ve anlamadım. Başa döndüm tekrar okudum ve tekrar anlamadım. Kafamda bir şeyler canlanıyordu evet ama yine benim istediğim gibi düşünmeme izin vermeleri sinir bozucuydu. Daha ayrıntılı kesin açıklamalar yok mu?

O zaman hemen google amcaya sordum. Soruma tatmin edici bir cevap bulamadım. Araştırdım, araştırdım ve işte karşınızdayım sevgili çingular. 

Manganın sonunu anlamamış olmam, bir çırpıda açıklanamayan onca cümle ile bitmesi inanılmaz sinir bozucu söyleyeyim. Ama daha sinir bozucu olan kısmı Vampire Kinght'ın bitmemiş olması. Vampire Knight Memories diye ikinci bir seri yayınlanmış ve bırakın Türkçe'ye çevrilmeyi, hiç bir Türkçe site forumda kendisi hakkında bilgi dahi yok. Kafamızda bir sürü soru işareti ile her seferinde final veren yapım; kafamızdaki sorunları çözebilmek için 2. bir seri yayınlamış. Arkadaş madem ikincisini yayınlayacaksınız niye bitti artık havasını veriyorsunuz. 

Bitmiyor işte senin bu hikayen ey Matsuri Hino, vicdansız kadın. Neden kandırdın beni bu son bölüm diye 19.ciltte. (Nihayet sonucu ciltteyiz tarzı bir açıklaması vardı da mangakanın)

Neyse efendim kısacası; benim gibi okuyup da anlamamış nice okuyucu için yazıyorum bu satırları. 

Pislik Rido yüzünden yüz yıllık uykusundan uyanan Kaname; Yuki'nin gerçek abisini yedikten sonra onun yerine geçmiş meğer bunu ortalarda öğreniyorduk zaten. Kaneme'nin bambaşka bir hayatı var aslında. Zero'nun başına gelenlerin her bir satırının onun yüzünden olması inanılmaz acımasızca. Ama tüm bunlara rağmen Kaname'ye kötü diyemiyoruz. İnanılmaz saçma bir ironi ama diyemiyoruz. Yüreklerimiz izin vermiyor. Tüm bu olanlar Kaname'nin o bambaşka hayatı yüzünden çünkü. 

Kaname ilk ata vampirlerden biri; sevdiği saf kan kadını dünya barışı fedakarlığı uğruna kaybediyor. Tüm bunları da onun izinden gitmek için yapıyor. 

İşte son bölümde de Kaname amacına ulaşıyor. Sevdiği kadının izinden, sevdiği kadın gibi kalbini söküp ateşe atarak kendini feda ediyor. 

Ve hem Zero'yu hem Kaname'yi sevdiği sürekli vurgulanan Yuki; tutarsızlığı ile beni deli etmeyi her seferinden başardı.  Mangakayı bir kez daha tebrik ediyorum burada. Yine son bölüm gitme diye Kaname'nin arkasından ağlaması, 18. bölüme inanılmaz zıt. Kızım sen az önce Zero'ya olan aşkını itiraf etmemiş miydin? Neden Kaname ile yattın. Onca şeyin arasında yatak sahnesi çok saçma. 

Meğerse Kaname'den hamile kalmış o seferde kızımız. Kaname'yi camdan bir tabutta donduruyorlar bu arada toza dönmesin diye.

Tabi Kaname ölmeden önce Zero ile Yuki'nin birlikte olmasını istediğini söylüyormuş ben okurken anlamadım. Bu Kaname bunlara şimdi niye sarıldı diye düşündüm. Ne anlama geliyor? O demekmiş, araştırınca öğrendim. Tabi Yuki'nin Kaname'den kızı olduğunu da araştırınca öğrendim. İki saf kandan saf kan bir kız çocuğu dünyaya geliyor aynı annesine, anneannesine benzeyen. 

Son sahnede Yuki Kaname'yi insan yapan büyü ile kendi yok ederken orada bir de "Abla uyandı" diyen aynı Zero'ya benzeyen bir başka kız var. Oda Zero ile Yuki'nin kızı. Yuki 1000 yıl Zero ile yaşamış. Zero aşkına sahip çıkmış beklemiş, düşmanın kızına düşmanın kardeşine sahip çıkmış. Bir kez daha ne kadar mükemmel bir insan olduğunu ortaya koymuş. 

Zaman zaman Zero da beni sinirlendi tabi ki... Özellikle her önüne gelen saf kanı emüklemesi ama kendini vampir yapan kadının kanını almaması inanılmaz sinir bozucu bir ayrıntı. Kan içmekten, vampir olmaktan bu kadar nefret eden adamın önüne gelen her safkandan kan alması sinir bozucu. Kendi kardeşinin kanını almak zorunda olmasına kadar olan her anı çok acımasızca Zero'nun. Ona acımamak imkansız bence. Onun mutlu olmasını istememek yüreksizlik bence. 

Oturup hikayeden bağımsız çizimleri incelediğimizde bile Zero'ya üzülmemek mümkün değil. Yuki her zaman Zero'yu arkasına alıp Zero'ya sırtını yaslıyor. Zero hep onun yanında. O da Zero'dan uzaklaşamıyor. Ama her zaman Kaname'ye kucak açmış. Kaname ile olmak zorundaymış da Zero'dan kopamıyormuş fikri çizimlerde her daim var. Daima ikinci planda kalan Zero her zaman yürek burkuyor. 

Aradan zaman geçip de biraz sindirince hikayeyi Zero'nun 1000 yıl Yuki ile olmasına gerçekten sevindim. Kaname'nin ölmesine hiç de üzülmedim bu arada Kaname severlerden özür diliyorum. Zaten ölmüyor da. Sonunda gördüğünüz gibi Yuki onu insan yapıyor ve kendi canını feda ediyor. Manga bittiğinde yine: "E benim Zero'ma ne olacak şimdi, yine sevdiğini kaybetti ya diye düşünmüş, hüzün çökmüştü içime. Neyse ki araştırmalarım sonunda 1000 yıl birlikte yaşadıklarını, Zero'nun 1000 yıl sonunda toza dönüp yok olduktan sonra Yuki'nin canını Kaname'ye feda ettiğini öğrenmek biraz olsun beni rahatlattı. Kazanan Zero olmuştu sonunda öyle yada böyle. 

Bunun yanında Zero'nun neden toz olduğunu öğrenemedim. Hangi acımasız trajedinin kurbanı olup tozlaştı acaba yine diye düşünmeden de edemedim. Bunun içinden Vampire Knight Memories serisini okumamız gerekecek sanırım. Ama o da pek mümkün olmayacak gibi...


En nihayetin müzikleri ile, etkileyici senaryosu sayesinde muhteşem bir zekanın ürünü olma özelliği ile bir efsane olacak Vampire Knight. Saçma ve hatalı bulduğumuz yerler olsa da, akla hayale sığmayan incecik ayrıntılar ile bezenmiş, zekice yazılmış bu hayal ürünü; gerçek hayattan bir parçaymışçasına sizi içine almıştır benim gibi diye düşünüyorum. 


15 Aralık 2020 Salı

The Ghost Bride - Hayalet Gelin

              Bir kitap uyarlaması olduğu görünce şaşırdığım fantastik bir mini dizi ile karşınızdayım bugün sevgili çingular. 

              Yine bir Netflix yapımı anlatacak olmam umarım sizi kızdırmıyordur. 

              Tayvan ve Malezya'nın ortak yapımı olan bir yapım; fantastik olmanın yanında bir de gizem dizisi. Tabi ki araya aşk kırıntıları serpiştirilmiş. Gözlerini dolduracak duygusal sahneleri de mevcut. Fantastik öğeleri gotik havada işlendiği için korkabilirsiniz bile. 

              Hayalet Gelin cümlesini duyunca Hayalet olan evlenmemiş bir bakirin gelin olma çabasını izleyecekmiş gibi geliyor insanın kulağına ilk etapta ama tam tersi. Ölmüş bir zengin müsvettesinin gelini olmaya kirli oyunlarla zorlanan fakir bir kız ve onun mücadelesi var ekranda. 

6 bölümlük kısa bir dizi olmasının yanında onlarca sezon yapılabilir hissi bırakan bir finali var kendisinin. Yapılırsa da izlenir bir dizi olur bence. 

İzlemek isteyenlere tavsiyemdir. Bana küçük bir Along With the Gods havası hissettirdi sanırım.:)

Aynı zamanda kitabını D&R bulabilirsiniz çok merak ederseniz devamını.:)



Adı: 彼岸之嫁 Bi An Zhi Jia 
Diğer Adı: Marriage to the Afterlife
Tür: Gerilim, tarihsel, gizem, korku, dram, aile, doğaüstü
Bölüm Sayısı: 6
Yayınlandığı Kanal: Netflix (Webdrama)
Yayınlandığı Tarihi: 23.01.2020

Oyuncular: 



11 Aralık 2020 Cuma

My Holo Love

           Uzun süredir izleme yeteneğim ile arama bir sorun girdi. Saatlerce hiç sıkılmadan izlemeyi seven ben artık sıkılıp sıkılıp yarım bırakıyorum bölümleri, filmleri hatta klipleri... 

          Sınavdan sonra dizi izleyeceğim deyip deyip sınav bittikten sonra ne öncesinde yarım bıraktıklarıma geri dönmek istiyor canım ne de yeni başlayanlara heves edemiyorum. Çok dizi izlediğim için milletin ayıla bayıla izlediği yapımlar bana sahte geliyor mesela. Reklam kokuyor. Aman oyuncumuz havalı görünsün kızlar erisin diye yazılan samimiyetsiz senaryolar görüyorum çoğunu.

          Bu durumdan kurtulmak için yarım bıraktıklarımı değilde; yeni kısa bir dizi izleyeyim o zaman dedim. Netflix'te uzun zaman önce dikkatimi çeken mini webdrama Holo belki beni bu ruh halinden kurtarır da blogcuğuma 2 satır yazabilirim düşüncesi ile başladım izlemeye. 


           Mini Drama denilmesine rağmen 13 bölüm baya düz Kore dizisiydi bu arada. Aslında diğer yapımlardan kendini ayıran aman aman bir yanı yok dizinin. Ama elimde sürünmeden sonunu getirdiğim bir yapım oldu nihayet. 

           Öncelikle dizinin öne geçen kısmı benim içim OST'leri oldu. Sevdim kendilerini, kullanıldıkları sahneleri. 

          Konu olarak sanılanın aksine çok ilginç bir yani yok. Bu tarz bilim kurguları biz KDrama severler diğerlerine göre daha çok izledik çünkü. Bunu söylememin nedeni bir iş arkadaşım tesadüfen izlemiş. Adamlar nasıl yapıyor hayranlığına yakalanmış mesela. Ben öyle hissetmedim. 

         Diziyi izlememi kolaylaştıran bir diğer olgu tanıdık yüzler ile çevirili olması. Tanıdık yüzler izlemek keyifli oluyor. Holo rolünü oynayan Yoon Hyun Min ssi'yi bir kaç izlemiş olmama rağmen mutlaka izlemeliyim dediğim oyuncular arasında olmalı hiç. Ama buradaki rolü kendine yakıştırmış, kıvırmış. Beğendim kendisini ve güzel Go Sung Hee ssi ile uyumlarını.

           2. çift olarak da Choi Yeo Jin ve 2PM Hwang Chan Sung ilginç bir çifti bana göre. Choi Yeo Jin ssi'yi de kötü rollerde izleye izleye sevmişiz ya... 

           En sevdiğim sahnesi ise seyirci tepkisi gibi olan sahneydi. 
Kızın arkasından kendini yırttı söylesene kıza Holo olmadığını diye. Ama yine yalana başvuran Go Nandu karşısındaki bezgin yıkılışı ekran başındaki seyircilerin ekrana yansımış haliydi adeta.😄

          Romantik komedi yanlarında; küçük aksiyonlu minik çabuk çözülen gizemli bir yanı da olan hikaye diğer üstün teknoloji işleyen bilim kurgulardan ayıran özel bir yanı yok bence. 

          Ama dizide çok beğendiğim bir fikir vardı; bir uyarıcı niteliğinde...

"Teknoloji hayatlarımıza girmiş bir tehlike mi değil mi bilmeden, düşünemeden sürekli yenilenen modelleri ile bizi kendine bağlamaya devam ediyor" fikri gerçekte üzerinde durup düşünmediğimiz ama mutlaka düşünmemiz gereken bir olgu olduğunu hatırlatıyor bize. 

         3 boyutlu hologram gözlük üretmeye hazırlanan bir firma, daha güçlülerin altında ezilmekten kaçmaya çalışırken, teknolojilerini koruma hikayesi bir yana; bir birinden uzaklaşan insan toplumlarındaki yalnızlığın güvensizliğin hikayesi de anlatıyor dizide. Gerçekten var olmayan bir hologramın bile insanlardan daha güvenilir olduğunu düşünmek git gide daha acizleştiğimizin en acı göstergesi bence.

              Tavsiye etmekten ziyade akıcı bir yapım olduğunu söyleyebilirim size. İnsanını şaşırtan duygulandıran yerleri de var tam da beklediğim gibi. Yapım beni hayal kırıklığına uğratmadı, çok birşey beklemiyordum çünkü. 


Adı: 나 홀로 그대 / Na Hollo Geudae
Tür: Melodrama, romantik, bilim kurgu
Bölüm Sayısı: 13
Yayınlandığı Kanal: Netflix (Webdrama)
Yayınlandığı Tarihi: 07.02.2020

Oyuncular: 

  • Yoon Hyun Min - Go Nan Do / Holo

  • Go Sung Hee - Han So Yun

  • Choi Yeo Jin - Go Yoon Jin

  • Hwang Chan Sung - Baek Chan Sung

OST:



1. Eyes on You - (feat. Jackson Lundy) Ji Pyung Kwon (지평권)
2. Paradise - (feat. Ninos) Ji Pyung Kwon (지평권)
3. You Are The Only One - (feat. Elaine) Ji Pyung Kwon (지평권)
4. Love Again - (feat. KLAZY) Ji Pyung Kwon (지평권)
5. White Clouds - (feat. Soullette) Ji Pyung Kwon (지평권)
6. Shining Stars - (feat. PlayJ) Ji Pyung Kwon (지평권)
7. Fly Away - (feat. HANAJIN) Ji Pyung Kwon (지평권)
8. Opening Title - Ji Pyung Kwon (지평권)
9. Another Day - Ji Pyung Kwon (지평권)
10. Way Back Home - Ji Pyung Kwon (지평권)
11. An Ordinary Day - Ji Pyung Kwon (지평권)
12. Got To Know You - Ji Pyung Kwon (지평권)
13. On The Road - Ji Pyung Kwon (지평권)
14. Alone - Ji Pyung Kwon (지평권)
15. Car Chasing - Ji Pyung Kwon (지평권)
16. Holo Fantasy - Ji Pyung Kwon (지평권)
17. Did I Do - Ji Pyung Kwon (지평권)
18. When I See You - Ji Pyung Kwon (지평권)
19. Adore You - Ji Pyung Kwon (지평권)
20. Simple Things - Ji Pyung Kwon (지평권)
21. Truth Is - Ji Pyung Kwon (지평권)
22. Dream In A Dream - Ji Pyung Kwon (지평권)
23. Space Time - Ji Pyung Kwon (지평권)
24. Before You Go - Ji Pyung Kwon (지평권)
25. Lose Control - Ji Pyung Kwon (지평권)
26. Emotion - Ji Pyung Kwon (지평권)
27. Imperfect - Ji Pyung Kwon (지평권)
28. Faded - Ji Pyung Kwon (지평권)
29. Conflict - Ji Pyung Kwon (지평권)
30. Into The Light - Ji Pyung Kwon (지평권)
31. Stride La Vampa (from Il Trovatore) - (feat. Shin Della) Ji Pyung Kwon (지평권)